Yazılarımı okuduktan sonra yorum yapmayacak olsan bile yazımın hemen altındaki "okundu" butonunu işaretle olur mu :)

16 Ağustos 2014 Cumartesi

Robin Williams...


Robin Williams'ın ölümünü duyunca üzüldüm. E tabi ölüm duyunca sevinmek insani bir tavır değil zaten ama benim üzüntüm çok farklıydı bu durumda çünkü intihar etme ihtimalinden bahsediliyordu sonra otopsi sonuçlarında da intihar ettiği açıklandı. Filmlerinin hepsini bilmiyorum ama genel anlamda filmlerindeki rolleri neşeli, motive edici yani hep pozitifti. İnsanlara umut veren, pes etmemeyi öğütleyen rollerdi ve ben böyle bir insanın depresyonda olup, uyuşturucu kullanıp bir de üstüne intihar etmesini duyunca şok geçirdim. Robin Williams başkalarına bu denli iyiliği anlatmaya çalışırken onların hayatlarında birşeyler değiştirmek için çabalarken kendi hayatını ihmal etmiş, kendinden fedakarlık etmiş gibi geldi bana. Üzüldüm çünkü kısacık hayatlarımızda bu denli büyük bir fedakarlık çok fazla. Fedakarlık ederek her yanından bir parça eksilttiği hayatını da sonunda kendisi bitirdi maalesef. Bu kadar fedakarlığa değer miydi bilmiyorum...

Öyle işte...

8 Ağustos 2014 Cuma

Biraz Benden Biraz Dünden :)

Bir önceki yazımda bahsettiğim ruh halim uzaklaşıyor benden(Şükür...)
Şuan üzerimde erken gelen sonbahar havasının solgunluğu ve uyuşukluğu var yalnızca.
----
Dün vesikalık çektirmeye gittim ve çekilen fotoğrafımı pek beğenmedim(kim vesikalığını beğenmiştir ki şimdiye kadar :D ). Flash patladığında gözüm kapalı çıkmasın diye ardına kadar açıyorum gözlerimi bu seferde manyak gibi gülümseyen birisi oluyorum. Normal gülümsemeye çalışınca yapmacık duruyor suratımda çünkü açıkçası gülmekte istemiyorum. Öyleydi. Fotoğrafçı kız sağolsun çekip çekip bana gösterdi resimleri, bende kötülerin iyisini seçtim işte aralarından :D Yalnız sonra fotoğrafa nasıl bir shop uygulamışlarsa artık resmime baksanız sanırsınız ki 27 yaşında falanım. Suratımda yalnızca yanağımdaki ince gülümseme çizgisini bırakmış :O Birde bu resimle kütüphaneye üye olacaktım; açıkçası üye olasım kaçtı :/ Neyse belki sonra tekrar resim çekinirim ya da gider bu resimle üye olur sonra da kütüphane kartımdaki resmime sticker yapıştırırım :D
---
Dün baya dolu bir gündü. Çarşıda saatlerce gezdik ablamla :D Mağazalar bayram ve tatil sezonu satacaklarını satınca deli gibi indirim yapmaya başladı, e haliyle uzun zamandır alışveriş yapmayan ben, gidip dolabıma yeni bir iki parça kıyafet alayım dedim. Lc, Koton ve DeFacto'ya gittik. Lc'de beğendiğim bir kaç kot tunik oldu, fiyatları yine saçmalık derecesinde yüksek diye almadım; sonuçta Lc pek çoğunuzun bildiği gibi pekte kaliteli bir mağaza değil, e bende gidip birkaç aya rengi solacak ya da garip boyamalarından dolayı her giydiğimde üstümü başımı mavi renk içinde bırakacak(ciddi ciddi tuniğin üzerine boyama yapabilir yazmışlar :D ) bir tuniğe kusura bakmayın 50 lira veremem. DeFacto'nun son ürünlerinde ilgimi çeken hiç birşey olmadı resmen. Koton'a gelirsek. Kıyafetlerini çok kaliteli buluyorum ama feci yüksek fiyatlarından dolayı sadece sezon sonu indirim zamanlarını beklediğim mağaza oluyor kendisi. Hele birde Konya'da 5 katlı bir şubeleri var :D Ablamla çıktık en yukarı kata ve başladık kucağımızı doldurmaya :D Hayır hepsini alacağımdan da değil, dolabımda sayılı kıyafetim vardır benim. Zor beğeniyorum ve kabine girmişken deneyeceklerimin hepsini deneyeyimde çıkayım çabasında biriyim. Tabi birde Koton'un tasarımlarını(hepsini değil tabi ki :D ) çok beğenince kucağım baya bir doldu. Erkek bir görevli yanımdan geçerken bakakaldı :D Sadece o olsa yine iyi, iki tane kız yanımdan geçerken aralarında "Ayy~~ Kıza bak, kucağını nasıl doldurmuş" diye ağızlarının kenarlarıyla ayak üstü dedikodumu da yaptılar :D Sonra ne mi oldu? Kabine girdim ve elimde bir tişörtle çıktım. Kıyafetlerin kimisi kısaydı kimisi istediğim gibi durmadı. Kararsız kaldıklarımında resimlerini çektim ve eve geldiğimde anneme gösterdim, birisinde karar kıldık. İndirim bitmeden tekrar uğrayabilirsem alıcağım onu :) Alışverişe gittiğim hiçbir zaman elim kolum aldığım kıyafetlerimle dolu dolu olmadım, ihtiyacım kadar almayı tercih ediyorum(Hayır, ihtiyaçlarla istekler aynı anlama gelmiyor :D ) ve kıfayetlere yüksek paralar harcamayı da sevmiyorum onun için daha çok indirim zamanı alışveriş yapıyorum. Bilinçli tüketici olalım lütfeen :) Ha birde Koton'u o kadar övdüm ama çok sinir olduğum bir kaç yanı da var: Öncelikle erkek ürünleriyle bayan ürünelrinin arasında devasa farklar gördüm ben(kadınlar daha kolay harcıyor diye midir endir bilmem) birde kolye ve bileklikleri su veya ter değdiğinde bronz rengine dönüyorlar. Bugün müşteri hizmetlerini arayıp görüştüm kadın resmen başından savdı beni. Neymiş, benim alışveriş yaptığım şubeye mail atmış gidersem benimle ilgileniceklermiş. Ben soruyu kadına soruyorum o ise oradaki görevlilerle görüşmemi söylüyor bana -.-"
---
Dün havuza da gittim :) 3-4 saat yüzdüm, kardeşim ve kuzenimle oyun oynadık havuzda. 8 yaşındaki kuzenimden farklı bir dalma yöntemi öğrendim :D (yüzme dersleri alıyor da velet :D )
---
Sonuç olarak akşama perti çıkmış bir Zen vardı ortada. Sabahki uyuşukluk nedenlerimden biriside dün yaptıklarım olabilir :)
---
Burada işimi bitirir bitirmez yemek yiyip test çözmeye gidiceğim ama Studio Ghibli'nin animasyonlarının müziklerini dinleyip durmaktan pek bir animasyon izleyesim var(Studio Ghibli'nin neredeyse bütün animasyonlarını tekrar tekrar bıkmadan izledim ve bazen böyle canım bir daha izlemek istiyor :D ) Özellikle de "Dün Gibi" yi :) (Çünkü sabahtan beri o animasyonun müziklerini dinliyorum :D )



Öyle işte :)

3 Ağustos 2014 Pazar

Çok Mu Ütopik/Çok Mu Karamsar... #3

Ne zaman iyi bir şeye girişsem illaki sevdiklerim de bundan yararlansın, o iyi olan şey onların hayatlarında da iyi değişikler yapsın; hayatlarındaki yorgunluk hafiflesin istiyorum. İlk başlarda söyledikleri her bahaneye, çıkardıkları her sıkıntıya göğüs gerip onlarında aslında bunu istediğini görebiliyorum, ellerinde tutup bu yolda yürümelerine yardımcı olabiliyorum (en azından çabalıyorum). Fakat sonra yoruluyorum; kendi sorumluluklarımla beraber pek çok kişinin sorumluluklarını yüklenmekten, sıkıntılarını kendi sıkıntımmışcasına düzeltmeye çalışmaktan. Sonra kendimi de yavaş yavaş o iyilikten uzaklaştırıyorum. Sonra herşey ama herşey arapsaçına dönüyor; agresif, mutsuz, yaptığı işleri usanmışlıkla alt üst eden biri oluyorum. Bu dediğimi uzun süredir yapıp duruyorum hem de o kadar uzun süredir ki ne zaman bu huyun karakterime yerleştiğini hatırlamıyorum bile. Bu sefer böyle olsun istemiyorum ama ne yapacağım onu da bilmiyorum. Boğuluyorum...
-----
Yukarıdaki ruh halim geçiyor gibi(yeni yazmadım yukarıdaki yazıyı). Sanırım çözümü az çok bulmaya başladım. İlacım düşük doz bencillik olabilir belki. Aklıma da başka birşey gelmiyor...
-----
Şu aralar kolayıma kaçıyor diye instagram'da takılıyorum(Sağ sütundan instagram sayfamı bulabilirsiniz). Ama açıkçası orada daha yeni sayıldığımdan sanırım çok fazla sıcak hissedemiyorum maalesef... Boşluk yaşadığım anlarda bloğa yazmak instagrama yazmaktan daha çok rahatlatıyor beni. Keşke bloğumu daha sık güncellesem. Tabi keşke demekle olmuyor bu olay istiyorsam icraate geçmem lazım ama bilmiyorum. Ne zaman bilgisayar başına geçsem bir sürü blog okumak istiyorum, bir sürü yazı yazmak istiyorum. Belki adamakıllı bir sınır koyabilsem daha sık blog yazabilirim. Bloğun ve buradaki gerek yazılarını okuduğum gerek yorum yaptığım herkes ve bana yorum yapanlar ya da en azından bloğumu okuduğunu hissettirenler aslında çok değerli benim için. Bunu da söylemek istedim
-----
4 günlük bir tatildeydik. Aslında tam olarak tatil değilde gezi diyelim. 4 gün boyunca şehir gezdik. Oralar hakkında yazı yazmayı planlıyordum ama emin değilim şuan. Yazarım umarım. Şu üzerimdeki saçma yorgunluğu atmam gerekiyor ama.
(Dinlediğim şarkılar genelde sözleri yerine melodisine, tınısına göre seçiyorum.)
(Normalde Müslüm Gürses dinlemediğim halde bu parçasını "Neredesin Firuze" filminde duyunca kapıldım gittim şarkıya.)

Öyle işte...