Yazılarımı okuduktan sonra yorum yapmayacak olsan bile yazımın hemen altındaki "okundu" butonunu işaretle olur mu :)

30 Haziran 2014 Pazartesi

En Samimi Blog Ödülü :)

Çok teşekkür ederim Deep :) Samimiyetimden yakınıp durduğum sırada bu ödülün çok mutlu etti beni :))
Deep'in bloğu için tık tık

Öyle işte :)

29 Haziran 2014 Pazar

Zen Mutfakta ^.^ #2 -Güllaç-

Ramazan gelirde güllaç yapılmaz mı :) Deep'in isteği üzerine güllaç yapımından bahsedelim biraz :) Aslında çok kolay yapımı ben de dün ilk kez yaptım hatta yaparken de anneme kırk defa soru sordum ayrıntılı ayrıntılı :D Mutfağa her girdiğimde bilmediğim bir şey oldumu anneme soru yağmuruna tutuyorum hep zaten :D
Tarifi benim gibi ilk defa yapan olabilir diye ayrıntılı veriyorum tabi ki :)

Malzemeler(Orta boyutlardaki bir borcama göre):
-Güllaç(Kaç kişi olduğunuza bağlı güllaç yaprağı kullanabilirsiniz. Ben yaparken çok büyük olmayan bir kap kullandığım için yüksekliğine bakarak yerleştirdim saymadım, sizde ince ya da kalın nasıl isterseniz o kadar kullanın güllaç yapraklarını)
-1,5 L süt
-2 su bardağı toz şeker
-Çekilmiş ceviz, çiğ badem, fındık v.s. ne severseniz. Ayrıca toz antep fıstığı ve hindistan cevizi de kullanabilirsiniz.
-Süslemek isterseniz; muz, çilek, nar, şeftali, üzüm, kiraz v.s.
-Hoş bir tad eklemek isterseniz gül şeberti kullanabilirsiniz.(Gül suyu kullanan var diye biliyorum ama hiç denemedim gül suyunu. Gül şerbeti çok güzel bir şey, dondurmada bile çok güzel duruyor.)
(Şuan bitti ama daha önceden bu gül şerbetini kullanıyorduk, benim çok hoşuma gidiyor.)

Yapılışı:
Öncelikle güllacımızı yapacağımız bir kap seçiyoruz, borcam gibi bir şey olabilir. Önemli olan derinliği olması kabın biraz. 
Sonra 1L sütü ve 1,5 su bardağı şekerimizi tencereye boşaltıyoruz. Bu ikisini iyice karıştırıp kaynatıyoruz. Şeker tabanda kalmayana karıştırın sonrasında karıştırmanız gerekmiyor. Süt kaynadıktan sonra (süt daha sıcakken) çok az güllacı yapacağınız kaba dökün ve üzerine güllaç yaprağının bir kısmını koyun(Güllaç yaprağı muhtemelen tepsinizden daha büyük kalacak, yaprağı istediğiniz gibi parçalara ayırabilirsiniz rahat olun :D ). Yaprağın üstüne yine biraz süt dökün(ıslanacak kadar) sonra üzerine başka bir yaprak. Bu şekilde süt bitene kadar devam edin. Ayrıca çekilmiş kuruyemiş ekleyecekseniz, iki yaprakta bir çekilmiş kuruyemiş serpin. Çok severseniz çok, az severseniz az dökün. Ben çiğ badem, ceviz ve çiğ fındık çekmiştim makinede onları serptim. Sonunda tencerede kalan sütü de üzerine dökün ve beklemeye bırakın. Güllaç yapakları o sütü emecekler. 
Yarım saat ya da bir saat kadar sonra kontrol edin güllacınızın sütü epey azalmış olacak. Malzemelerdeki kalan yarım litre sütünüz ile yarım su bardağı şekerinizi tencerede karıştırıp kaynatın ve azar azar ekleyn güllacınızın üzerine. Bu iş o kadar göz kararı gidiyorki. Çok fazla dökmeyin sütü o yüzden. Ara ara kontrol edin güllacınızı sütü çok emerse yine şekerli sütten dökün biraz daha. 
Güllacınız ılıyınca buz dolabına alıp iyice soğumaya bırakın.

Güllacınızı süslemek ve farklı tadlar eklemek isterseniz, malzemelere yazdığım ekstraları istediğiniz şekilde uygulayın. Toz antep fıstığı döken de var ama ben nar ve toz antep fıstığını pek sevmiyorum güllaçta, tabi keyfiniz bilir :)
Afiyet Olsun :)
Süsleme konusunda fikir olsun diye internetten bir kaç da resim buldum size :)

Öyle işte ^^

28 Haziran 2014 Cumartesi

Başlık Bulamadım ki :)

 Samimiyet. Benim en büyük problemlerimden birisi sanırım. Duygularımın dışına giydiğim zırhım isteyerek engel oluyordu samimiyete ama şimdi eksikliğini hissetmeye başladım. Önceden sadece bana zararı dokunan insanlara karşı korunmak için kullanıyordum bu zırhı ama sonralardan yakınlarıma karşı bile kullandığımı farkettim: istemeden... Bu konuya artık bir çözüm getirmem gerek. Bazen diyorum keşke ağzımdan dökülen sempatik sözler yapmacık durmasa bende...
Çok fazla uğraşıyorum kendimle brazda derslerle uğraşayımda o katkı yapsın bir şeylere değil mi :)
Baya baya 3 saattir blog okuyorum ben yaa :) Melankoliliğimin su yüzüne çıkmasını sağlayan etmenlerden bazıları susuzluk, yorgunluk hissi ve okuduğum bazı bloglardaki melankolikliği tetikleyebilen yazılar olabilir. Gözlerimin hali de kalmadı tabi -_- Neyse ben gidip güllaç yapayım sonra da test çözeyim bari :) Size de dinleyin diye şarkı bırkıyorum hee :) (Melankoliyi bırakıp hareketli şarkılara dönmek gerek :) )
Şu ara eski şarkılara dönüyorum: 2000 lerin orta ve başında geziyorum şuan, bakalım nereye kadar geriye gideceğim :D
Geçen Cranium oynuyorduk ev halkıyla ve orada oyunda bu şarkı çıkmıştı. Şarkıyı mırıldanarak grup arkadaşlarının bilmesini sağlamaya çalışıyorsun işte öyle bir şey :) Ha oyunda tabi şarkıyı söyleyenin ismi Sarp değil de asıl şarkının sahibi Tanju Okan idi :)  (Cranium harika bir oyun yaa, bu oyunu oynayınca tabu da neymiş dedim yani :D )

Öyle işte ^^

Dip Not: İnanmıyorum, böyle bir şapşallık yapabilir miyim yaa !!! Bir hikaye yazmaya çalışıyordum daha tamamlamamıştım, taslak kaydetmek yerine yayınlamışım! OFFFF !! -.-"

Yerin Dipinde Not: Yazıyı yazarken artık oruç nasıl çarpmışsa beni şarkıyı da yanlış eklemişim :D Bu şarkının akustiğini eklemek de değildi amacım. Hoş, akustiği de güzelmiş ama ben asıl rock olanını seviyorum bu şarkının. :) Onu da ekleyeyim buraya da içimde kalmasın :D

26 Haziran 2014 Perşembe

Bu Söz Bana Gelsin...

Bu söz bana gelsin...
Sızlanmayı bırakıp bir şeyler yapmam gerekiyor artık. Gecikmek istemiyorum. Bazı şeyleri düşünmekten kaçmak yerine sanırım onların üstüne gidersem işi bir sonuca vardırabilirim. Başaran insanların hepsi zor şartlarda da değildi ya da hepsi iyi şartlarda da değildi. Mesele başarmış olmaları; hangi şartlarda başardıkları değil. Bu düşüncenin verdiği huzurla da hiçbiri boş boş oturmamış; bir şeyler yapmışlar. Neden ben yapamayayım ya da yapmayayım?

Öyle işte...

24 Haziran 2014 Salı

Pencere Mimi ve İlber Ortaylı :D

Başlığı yanlış anlamayın İlber Ortaylı'yı falan görmedim camdan :D
Deep ve Şeyma beni mimlemişler :)
Deep'in bloğu için tık tık
Şeyma'nın bloğu için tık tık

Blog başından kalkıp pencereyi açıyoruz veya balkona ya da bahçeye veya sokağa çıkıyoruz. Dışarı bakıyoruz. Gözümüze ilk görünen kişiyi inceliyoruz. Cinsiyeti ve üzerindeki giysiyi yazıyoruz, ne yaptığına bakıyoruz.

Balkona çıktım ve gözüme takılan ilk kişi 12 yaşlarında bir kız oldu. Orta kilolarda olan bu kızın saçları açık kahverengi, küt kesilmiş, omzuna kadardı. Üzerinde fosforlu sarı bir tişört altında ise koyu rek darpaça bir kot vardı. Ayağında koyu pembe bağcıklı siyah bir spor ayakkabı vardı. Başka kızlarla beraber yakan top oynuyordu. Oyunda önce topu atan taraftaydı sonra ortaya geçti. Muhtemelen oyundaki en kıvrak oyuncu değildi çünkü diğer kişiler onu değil yanındaki başka bir kızı vurmaya çalışıyorlardı. Yaşıtı pek çok kız gibi kendini havalı göstermeye çalışan hareketler yapıyordu: vücudunun yükünü tek ayağına verip elleriyle bacaklarına vurarak topu atacak kişilerin topu alıp onu vurmaya çalışmalarını beklerken sıkıldığını belli etmeye çalışıyordu v.s. 
Sonra ortada durmaları çok uzun sürmedi hemen kaybettiler ve yine topu atan tarafa geçtiler. O sıra da kızın (muhtemelen)kardeşi geldi vesaire devam etti..

Şuan farkettim 5 dakika kadar herhalde inceledim kızı ve epey şey olmuş ya da ben 5 dakikadan fazla incelemişim :D 

Efekızı ve Sıla'yı mimliyorum :) Bu mimi isteyen başkası varsa o da üstüne alınabilir; onu da mimliyorum ^_^ 

Birde bir şey göstermek istiyorum size :D  İlber Ortaylı Kim Milyoner Olmak İster'i sunarken adamın ifadelerine çok gülüyordum, meğer sadece benim dikkatimi çekmemiş. İnternette o kadar çok capsini buldum ki ve gülmekten öldüm ki :D Aralarından favorim iki tanesini sizinle paylaşmak istiyorum :)
 Random mu gülsem yoksa burayı kahkaha ifadeleriyle mi doldursam bilemedim ki :D 

 Öyle işte :)

11 Haziran 2014 Çarşamba

Hastalıkta Hastalık...

Ölüyorum sanırım... Geçen hafta cumadan beri çeşit çeşit hastalık bela oldu resmen. Bunlardan birisi de göz kuruluğu olunca ne adamakıllı blog yazdım ne de okudum. Bir tv de kuralı aşıyorum ama dikkat etmem lazım artık teknolojiye. İnsanın neresi rahatsızlanırsa orası önem kazanıyor resmen. Tekrar o şekilde bir göz kuruluğu yaşamak kesinlikle istemiyorum. Onun  için vakit kaybetmeden postumu bitirip kaçıyorum. Hadi görüşürüz.
Not: Okulda Ygs kursuda başladı ve iki gündür okula da gidemiyorum. Çok sinirim bozuluyoooorrrr :(

5 Haziran 2014 Perşembe

Okuldan Yapılan Güncelleme :D

Şuan okuldayım sevgili okurlarım :D Yaklaşık yarım saat önce 11. sınıfın son yazılısı olan matematik yazılımdan çıktım ve rahatladım nihayet, yazılımda çok iyiydi ayrıca :) Tabi gelecek haftadan itibaren Ygs çalışmalarımız hız kazanacak ama açıkçası yazılılardan kurtulduğuma inanılmaz mutluyum >. < 
Ha ayrıca demin öğrendim güç bela kurtulduğum felsefe yazılımdan 100 aldım :D
Önceki yazımda bahsettiğim kavga olayı var ya hani; o gün ne olduğunu unuttum ben :D Hoş, unutmakta bir nimettir tabi ama anlatacağım deyip unutmak güzel olmuyor :D Neyse sağlık olsun, bugün yeni haberlerle geldim zaten :D
Bugün yine kendisine Çene ismini verdiğim şahıs uğraştı benimle. Özellikle benimle diyorum çünkü N.(N. demek çok itici gelmeye başladı. Ona Narin demek istiyorum çünkü öyle; hemen her şeye alınıp kırılıyor) tek kelime bile etmedi neredeyse; arkasını döndü ve sınava çalışmaya devam etti. Çene'nin benimle uğraştığı konudan sanırım daha önce bahsedeyim ama anlatayım ben yine de:
Narin ile ben 1. dönemden beri yazılı zamanları kütüphanede çalışıyoruz. Daha önce herhalde yüzlerce kez söylemişimdir herkese; sınıf çok gürültü. En başında susturmaya çalıştık ama baktık dinlemiyorlar bizde kolaya kaçtık açıkçası, onlarla mı uğraşmak zorundayız sanki... Neyse bu Çene hanımefendi 1. dönem bizim bu işimizi sabote etmeye çalıştı baya bi ama başarısız oldu. Bugün Narin ile ben matematik sınavına çalışmak için izin alacaktık ki artık kütüphanede çalışmanın yasak olduğunu öğrendik! Hayatınızda böyle saçma birşey duydunuz mu hiç? Ben bu olayın milletin çekememezlik şikayetlerinden ya da 12'lerden kaynaklı olduğunu düşünüyorum. 12'ler neden mi? Bu bizim okulun tembel 12'leri neredeyse senenin başından beri okula gelmiyorlardı bu sebeple onların sınıfları kirlenmesin diye kitleniyordu. Lys yaklaşmaya başlayınca Ygs de burnu sürten 12'ler okula gelmeye başladı ama bir geliyorlar bir gelmiyorlar ya da dışarı çıkıp top oynuyorlardı dolayısıyla da sınıfları kitli kalıyordu. Sonra 12'ler de kütüphaneyi sınıf bellediler. Çalışacakları nadir zamanlarda oraya geliyorlardı. Biz de malum sınav haftasında kütüphanede olunca bize söylenmeye başladılar. İşte bu nedenle şikayet etmiş olabilirler. Neyse ben bu ihtimaller üzerinde sesli düşünürken Narin ile bu Çene başladı "hakka giriyordunuz" polemiğine yine. Ben normalde laf dalaşına girmem bu kızla ama iyice sinirim kalktı ve laf kavgasına döndü olay. Narin n'aptı desem beğenirsiniz: her zamanki çenesini kapalı tuttu. Önce beni susturmaya çalıştı ve sonra temelli sustu. Sınavdan sonra gittim konuştum Narinle ve o kendini haklı görüyor. Daha önce ona anlattığım bir hikayeyi örnek gösteriyor ama yine de adamakıllı iki söz etseydi bir şey demezdim. Küsüz şimdi onunla. Hiç sevmem ben küs olmayı ki zaten o küstü sanırım. Ben de sesimi çıkarmıyorum çünkü bıktım bu sessizliğinden...
Hadi Gittim ben :)

Öyle işte ^^

2 Haziran 2014 Pazartesi

Sınav Haftasıiiğğ Durum Raporu


Şarkısında ne dediğini bile anlamadan duygularıma tercüman olduğunu düşündüğüm Kyary Pamyu Pamyu ya teşekkürlerimi sunuyorum.
- İç bunaltısından bayılacam sanırım. Okulda nasıl sinirlerim bozuldu anlatamam ve şimdi cidden anlatamam çünkü telden blog yazmak pek eğlenceli sayılmaz.
- Yaklaşık 3 hafta önce Hannibal'a başlamıştım şuanda 2. Sezondayım. Sen git sınava çalışma dizi izle afferin bana.
- Birde sadece Hannibal olsa iyi, küçüklüğümün çizgi dizilerinden olan Avatar dı last eyırbendırı daha önce defalarca  nickelodeon da izlemiş olmama rağmen yeniden başladım izlemeye. Hemde alt yazılı, dublajda değil. Pek sevmedim yabancı seslendirmesini ama sırf bu çizgi dizinin hatrına katlanılır (o derece seviyorum yani :D ) 
- Yarın 3 sınavım var: din, kimya, felsefe. Kimyada napıcam ben ya! Hayır kimyayı adamakıllı çözseydim başında böyle olmazdı, biliyorum, tamam...
- Geçen canım sıkıldı 3 yıldır oturduğumuz ve bahçesinden hemen hemen hiç yararlanmadığım sitenin bahçesine çıktım. Güzel bahçemiz varmış bizim ya, balkondan hiç öyle görünmüyordu :D Müzik dinleyerek gezdim, dolaştım, resim çektim bahçede. Resimleri de paylaşırım en kısa zamanda ;)
Hadi Zen kaçar ^.^

Öyle işte >. <