Yazılarımı okuduktan sonra yorum yapmayacak olsan bile yazımın hemen altındaki "okundu" butonunu işaretle olur mu :)

30 Haziran 2015 Salı

Yine Çekiliiş :)

Tamam, abarttım bu çekilişleri. Bu son olacak diyemem maalesef :D Hadi kaçtım been :)

Zen Mutfakta ^.^ #4 -Çilekli Yaş Pasta(Ayrıntılı, bol püf noktalı tarif)-

Merhabalar!!! Uzun süredir tarif paylaşmıyordum. Bugün küçük kardeşimin siparişi üzerine çilekli yaş pasta yaptım. Aslında gereğinde biraz fazla zaman aldı çünkü hem bayadır pasta yapmıyorum(pratiğim azalmış) hem de oruç nedeniyle ağır çekim hareket ediyordum resmen. Yaklaşık 3,5 saat harcadım bu pasta için -.-" Her neyse sonuçta şuan bir mutfak yazısındayız, o zaman hadi müziği başlatıp tarife geçelim :))
(Şarkının aslı Blues Brothers'ın ama ben Chicken Run(Tavuklar Firarda) animasyonundaki versiyonunu dinlemeyi daha çok seviyorum. Bu arada harika bir animasyondur, tavsiye ederim ^^)
 
Pastanın Keki için Malzemeler:
4 yumurta
1 su bardağı toz şeker
1 su bardağı tepeleme un
1 tatlı kaşığı kabartma tozu
1 paket vanilin(küçük paketlerden)

Pastanın Ara Kreması için Malzemeler:(Kremanın asıl tarifi için tık tık )
3 su bardağı süt
2,5 yemek kaşığı tepeleme un
1 yemek kaşığı tepeleme nişasta
4 yemek kaşığı şeker
1 tatlı kaşığı vanilya
1 poşet krem şanti
Ayrıca benim eklediğim 8 tane orta bot çilek(isteğe bağlı arttırabilirsiniz)

Pastanın Üstü için Malzemeler:
1 poşet pasta kreması(bu isimde hazır satılan kremalardan, krem şanti gibi toz satılıyor)
1 poşet krem şanti
9 tane orta bot çilek
3 tablet sütlü çikolata
2 tablet bitter çikolata

Diğer gerekli eşyalar:
26-25 cm lik kelepçeli kalıp
yağlı kağıt
Kekin yapılışı:
Yumurtalar(oda sıcaklığında olacaklar) ve şeker kuru bir kapta iyice köpürene kadar çırpın. Ardından diğer malzemeleri de üstüne ekleyip homojen oluncaya kadar çırpın. Kelepçeli kalıbınızın tabanını takmadan önce kare şeklinde yağlı kağıdınızı tabanın üstüne örtün ve kelepçesini takın. Ardından fazla kalan kenarlarını kesin. Sonra kek karışımınızı dökün(Kalıbınızın kenarlarını önceden biraz yağlarsanız kekinizin çıkması daha kolay olacaktır). Kek karışımınızın üzerinde kabarcıklar göreceksiniz. Bu kabarcıklar geçinceye kadar kalıbınızı sert bir zemine vurun. Ardından 175 derecelik önceden ısıtılmış alt-üst fansız fırında üstü pembeleşinceye kadar pişirin. Kekinizin üstü pembeleşince bir bıçağı ortasına batırın eğer bıçağınız temiz çıkarsa kekiniz pişmiş demektir, fırından çıkarabilirsiniz. Kek soğuduğunda bir bıçak yardımıyla kenarlarını hafif hafif kalıbınızdan ayırın ve sonra kelepçesini açın. Ardından kalıbın tabanını ve yavaşça yağlı kağıdı da çıkarın. Keki ortadan ikiye ayırmak için misina ya da naylon ip çok işinize yarar ama eğer onlar elinizde yoksa yine bıçak yardımcı olacak size :D Bıçakla önce keke orta çizgisi yapın her yanından ve yavaş yavaş kesmeye başlayın. Eğer ilk denemenizse biraz yamuk kesme ihtimaliniz var, benim 3. denememdi herhalde bıçakla ortadan iki ayırmak ve fena değildi kesimim yaa :)


Ara Kreamasının yapılışı:(Tarifi aldığım siteden kopyala yapıştır yaptım.)
Süt, un ve nişastayı karıştırarak pişirin. Şeker ve vanilyayı ekleyip şeker eriyene kadar karıştırın ve soğumaya bırakın. Soğuyan kremaya bir poşet krem şanti döküp 2-3 dakikan çırpın(krem şantiye ayrıca süt eklenmeyecek). Çileklerinizi küp küp doğrayın ve karışımınıza ekleyip ekleyip kaşıkla karıştırın(fazla karıştırmaya gerek yok.)










Üst Kremasının ve kekin süslemesinin yapılışı:
Ayrı kaplarda pasta kremasını ve krem şantiyi hazırlayın(iyice çırpın ki biraz katılaşsınlar.) Sonrada ikisine birbirine karıştırın ve biraz buz dolabında soğutun. Çok donmasınlar çünkü kekin üstüne süreceğinizde zor yayarsınız bu da kekin arasındaki kremanın taşmasına neden olur.

Kare şeklinde yağlı kağıt kesin çok büyük olmasın(santim olarak ölçmek hiç aklıma gelmedi :( ) Sonra külah şeklinde rulo yapın bunu. Çikolatalarınızı küçük parçalara ayırıp bu külaha doldurun ardından tepesini burun(kapatın yani bir şekilde) Mikro dalga fırınınızda bir süre eritin, dikkatli olun mikrodalgada çok uzun süre durursa çikolata yanar. Ardından biraz büyükçe bir yağlı kağıt daha kesin. Sonra içinde erimiş çikolata olan külahınızın ucunu kesin ve dilediğiniz şekilleri çizin yağlı kağıdınıza. Ardında iyice donana kadar buzlukta bekletin.

Ortadan ikiye ayırdığınız pastanızın ortasına iç kremasını yayın. Kenarlarında biraz boşluk kalsın ki taşmasın krema hemen. Üst kısmını kapatın pastanızın ve üst kremasını kenarlara ve üstüne yayın. Bir bıçak yardımıyla kaç dilime ayıracaksanız onu çizgilerle belirleyin. Üst kreması biraz artacak. Eğer sizinde benim gibi sıkma torbanız yoksa bir buzdolabı poşetinin kenarına denk gelecek şekilde kremanızı doldurun, ucuna küçük bir kesik atın ve işte size sıkma torbası! :D Süslemede kullanacağınız çilekler rahatça yerlerinde dursun diye onlara kremadan tahtlar yapın :D Ardından yeşil kısımlarını kestiğiniz çilekleri tahtlarına oturtun. Çikolatalı süslerinizi buzluktan çıkarıp dilediğinizce süsleyin.(Benim pastamdaki çikolatalı süsler küçük kardeşimin zevkine göredir :) )

**Pastanın ortasına yaptığım gibi çilekli hoş bir görüntü yapmak istiyorsanız: bıçağınızla çileğinizi dik tutarak dilimlermiş gibi kesin ama dibine gelmeden bırakın ki o kısım dilimleri bir arada tutsun. Ardından dilimleri yelpaze gibi açın. Bu kadar basit. Çok havalı durmuyor mu ama :D (Soldaki resim alıntı)




Pastanızı buz dolabında 1-2 saat dinlendirin vee Afiyet Olsuuun ^^

Öyle İşte :)

28 Haziran 2015 Pazar

Yolun Neresindeyim Çekilişi

Sergül Abla(Serrose) bloğun 7. Yılı için yol arkadaşlarına çekiliş düzenliyor. Katılmak isteyenlere duyurulur.
(Allah'ım inşaallah ben kazanırım! AMİN! :D )

Yağmur Yağıyor, O Zaman Hadi Biraz Düşünelim...

(Hadi iyisiniz yine sizin için Türkçe altyazılı ekledim şarkıyı :) )
Günlerim dizi izleyerek, orada burada pinekleyerek, akşamları spor yaparak geçiyor. Tabii ki üretken halime geri döneceğim ama bir süreliğine hiçbir şey düşünmeden dinlenmenin benimde hakkım olduğunu düşünüyorum ve şuan kısmen de olsa dinlenmiş hissediyorum. Yine gün aşırı yazmaya başlayacağım inşaallah :)
Normalde bütün mevsimleri seven biri olmama rağmen bu sene yağmurlu havaları(daha çok sonbahar havasını) ayrı sever oldum. Moralim bozuk olduğunda bana ayak uyduruyor, mutlu olduğumda ise huzur veriyor. Her moduma da uydururum hava durumunu işte böyle :D Bu günlerde buralar hep yağmurlu, bol bol şimşek çakıyor ve gök gürlüyor. Ne kadar küresel ısınma sonucu oluşsa da bu havalar ister istemez mutlu oluyorum. Ha bu arada eklediğim şarkının ismi yağmur yağıyor, hem şuan ki hava durumundan dolayı hem de bu aralar sık sık dinlediğim bir şarkı olduğu için bu şarkıyı seçtim :) 
Şu ara yakınmak için seçtiğim popüler konum maymun iştahlılık. Maymun iştahlı biri olmamak için çok çabalıyorum, umarım erişiyorumdur amacıma da. Maymun iştahlılığı bu kadar sevmeme sebebim şu; topluca hevesle girişilmiş bir işte birisi sıkıldığını söyleyip oyun bozanlık yapınca diğer kişilerin de hevesi kırılıyor. Genelde hevesi kırılan taraf ben oluyorum, halbuki herkes topluca karar vermişti, neden bozuyorsunuz ki yaa :/ Ben yine de o işlerde aynı hevesle devam etmeye çalışıyorum ama aynı hevesi tekrar sağlamak bazen çok zor olabiliyor.
Açıklama yapmak konusundan bahsetmek istiyorum biraz. Bazen gereğinden fazla açıklama yaptığımı düşünsem de açıklama yapma huyumdan fazla rahatsız olduğum söylenemez. Yanlış anlaşılmak hoşuma gitmiyor, bu sebeple belki de açıklama çabalarına girişiyorum hemen. Hadi tamam ben fazla açıklama yapıyorum ama bazı insanlar gerekli durumlarda açıklama amacıyla söylemeleri gerek iki kelime için bile niye üşeniyorlar? Cidden bu durumdan dolayı kafam patlayacak yakında düşünmekten. Karşı taraf bir açıklamada bulunmayınca ve benimde zihin okuma gibi bir yeteneğim olmayınca durumu yorumlamakta sıkıntı çekebiliyorum. Genelde bu durumlar kırılmama sebep olabilecek şeylerde oluyor ve sonra benim adım alıngan oluyor. Töbe töbe yaa -.-" Birisi bana anlatabilir mi şunu, bir insan gerekli olduğunda bile neden açıklama yapmaz?

Öyle işte...

(Sakin ol çünkü yağmur yağıyor.)

26 Haziran 2015 Cuma

#1 Üniversite Sınavına Hazırlananlar İçin Tavsiye-Motivasyon-Bilgilendirme Yazısı

Selam. Nihayet yazmaya oturdum bu yazıyı. Biraz uzun olacağı için seri şeklinde yazmaya karar verdim. Baya kapsamlı yazacağım çünkü. Umarım sınava girecek arkadaşlara da faydam olur. Bu arada benim sınavımı sorarsanız; şuan sadece biyolojiden eminim ve iyiydi, diğerleri sonuçlar açıklanınca kesinleşecek. Zaten  önemli olan genel sıralamada nerede olduğum ve hedefimi tutup tutmadığı. Ümitliyim ama :)
Kısaca yazacaklarımı özetleyeyim sonra bir yerden başlayayım yazıya :)

-Yazın sınava hazırlık psikolojisi ve tavsiyelerim
-Okul açılınca hissedebilecekleriniz, yaşayabilecekleriniz ve tavsiyelerim(okul açıldığında yazacağım bu yazıyı)
-Tıpta okuyan birine sorduğum sorular ve cevapları(Bir ara tıp düşünüyordum o zaman yaptığım küçük bir röportaj da denebilir.)
-Benim okumak istediğim bölüm hakkında bilgilendirme yazısı(Bu yazıyı yerleştirmeler yapıldıktan sonra yazacağım, henüz okumak istediğim bölümü açıklamayacağım.)
-Kendi deneyimlerime göre kaynak tavsiyelerim.
(Ayrıca ekstra soru gelirse bildiğimce yardımcı olmaya çalışırım.)

Bu yazımda sınav hazırlık süreci boyunca yaşadığım psikolojiden ve yaptığım çalışmalardan bahsedeceğim. Profesyonel bir sınav öğrencisi değildim ama kendimce taktiklerim ve sorunlarla baş etme yöntemlerim vardı.
11. sınıfın yarısında çalışmaya başladım sınava. MF3 öğrencisi olduğum için çalışmalarımda önceliği biyoloji ve matematiğe verdim. Bütün derslerimde ciddi temel eksiğim vardı bu arada. İşte o yarım dönemde okulun yaptığı etütlere ve hafta sonu kurslarına düzenli katılmaya özen gösterdim. Hocalarım sağolsunlar temel eksiklerimin bir kısmını halletmemi sağladılar ama olay bende bitiyordu sonuçta, test çözmeliydim. Tabi öğrenci kafası bu inekleyenlere bakıp bakıp moral bozup çalışmalarımı hep aksattım. Sınav öncesi son yazılarımda bahsettiğim ailevi birkaç problem de bu dönemde baş gösterdi. Neyse, yazın da bahanelerle de olsa az buz çalıştım. Tabi bu az buz çalışma çıktığım tatilde, gezmelerimde, izlediğim film/dizide vicdan azabı gibi içimi kemirdi. Yine de yazın hem aktif olmaya hem de sınava çalışmaya çalıştım. Derken okul açıldı: Artık 12. sınıftım. Tabi beni bir panik sarmıştı sormayın gitsin. Yazın bitirmediğim konular, ders çalışmadığım zamanlar boğazıma durmuştu(siz yine de aktif olmaya çalışın, psikolojinizi de rahatlatmanız gerek, hep ders çalışamazsınız). Bütün bunların yanında vaktin azalması ve günde 800 soru çözdüğünü söyleyen mahlukatlar durumumu iyice sıkıntıya sokuyordu. Daha motivasyon bölümü yazmaya başlamadım ama şimdiden söylüyeyim arkadaşlar o 800 soru çözdüm diyenlerin hepsi kocaman birer yalancı. Adamlar taktiksel çalışıyorlar; hem ders çalışıp hem de rakip eleme çabasına girişiyorlar. Hiçbir zaman başkasının psikolojisini çökertmeye çalışmayın çünkü başkasına zarar vereyim derken bir bakmışsınız kendiniz zarar görüyorsunuz(o mahlukatlar baya psikolojik problemlilerdi ne kadar gizlemeye çalışsalar da). Neyse ben hemen program hazırlamaya giriştim hocalarımla. Burada değinmek istediğim bir nokta var. Program hazırlayacağınızda, dertleşeceğinizde konuştuğunuz birkaç hocanız olsun. Benim düştüğüm hataya düşmeyin. O kadar çok kişiden çalışma taktiği almıştım ki kafam karman çorman olmuştu, bu yüzden tavsiyelerin hiçbirini dört dörtlük uygulayamamıştım bir süre. Sonra en sevdiğim hocalarımdan birisi olan matematik hocam "Hastalığın olduğunu söylediğinde herkes kendi ilacının iyi geleceğini söyler. Elbet iyi geliyordur ilaçları ama hepsini bir arada alırsan değil, birini kullanırsan." dedi. Yani ilacı bir kişiden almanız tavsiye olunur şahsım tarafından. Ama birden çok hastalığınız varsa hangisine iyi gelecek ilaç hangisiyse ve onu kim veriyorsa ondan alın ilacınızı(farklı birkaç konu için farklı birkaç kişiden tavsiye alabilirsiniz demek istiyorum.) HERNEYSE, bir şekilde başladım çalışmalara ve düşe kalka bir şeyler yaptım. YGS geldi geçti. Sonra LYS dönemi geldi. Benim için en karın ağrılı dönemdi çünkü problemlerimin en yoğunlaştığı dönemdi. Problemlerimle baş etmeyi öğrenene kadar oldukça fazla zaman kaybettim ve her geçen gün "yetiştiremeyeceğim" sözleriyle kendimi yıpratarak ayrıca vaktimi kemirerek geçirdim. Unutmayın, en son yapacağınız şey kendinize "Falanca şu kadar konuyu bitirdi çoktan, ben kesin yetiştiremeyeceğim." demek. Önünüzde sınava 1 saatiniz olsa bile değerlendireceksiniz ve o 1 saat bile sizin için bir umut olmak zorunda(dalga geçmiyorum, ben sınavdan 1 saat önce bile ders çalıştım.). Bu sebeple her dakika ve her saniye kendinize moral verin. ASLA KENDİNİZİ BAŞKALARIYLA KARŞILAŞTIRMAYIN! Sonuç: sınav bitti ve kafam şuan rahat. Tercih dönemi gelsin bakalım neler olacak :)

Bu serinin ikinci yazısında "Yazın sınava hazırlık psikolojisi ve tavsiyelerim" konusunu ele alacağım. Hadi iyi bakın kendinize :) Sınava hazırlanan arkadaşlar, sorularınızı bekliyorum ^^


Öyle İşte :)

23 Haziran 2015 Salı

Mücadeleciler Derneği

Şeyma beni mimlemişti tee 17 Mayıs'ta ama ben lys yüzünden ertelemek zorunda kaldım. Şimdi yapıyorum hemmen mimi :)
Şeyma'nın bloğu için tık tık
Şeyma'nın mim yazısını okumak için tık tık
Mim de bizden istenen bir dernek kurmamız :)



Karakterim gereği pes etmekten nefret ederim. Şartlar cidden çok zordur ve zorluyordur ama yine de pes edişlerim genelde anlık olur, sonra tekrar toparlamaya çalışırım hep. Bu derneği kurmak istememin nedeni de hayatta her neyle olursa olsun mücadele ruhunu taşıyan insanları bir araya toplamak. İnsan, mücadele eden daha çok kişinin arasında bulunca azmi artıyor çünkü :)



Bu mimi kalmışsa yapmamış olan herkesi mimliyorum :)

Öyle işte ^^

20 Haziran 2015 Cumartesi

Şimdilik

(Resim: Lol şampiyonlarından Oktoberfest Gragas)
Sınavlarım bitti. Şimdi, sonuçlar açıklanıncaya kadar hiçbir şey düşünmek istemiyorum.
Kısa süreli de olsa FREEDOOOOOOOMMMMM!!!!!

19 Haziran 2015 Cuma

Duruldum

(Şuan resimdeki gibi bir yerde oturup müzik dinlemek ne güzel olurdu.)
İçim daraldımı kendimi bloğa atar oldum. N'apayım yani,başka kimseyle konuşasım gelmiyor. 
Şuan tek isteğim sınavın güzel geçmesi ve iyi sonuçlar getirmesi. Çok şey istemiyorum ya.

Gidip biraz daha ders çalışayım ben.

18 Haziran 2015 Perşembe

Saygı

Ne zaman toplum olarak birilerinin düşüncelerine saygı duymayı öğrenirsek o zaman büyük bir sorunu çözmüş olacağız. Ne zaman milletin yaptıklarını düzeltmek yerine kendi yanlışlarımızı doğrularımızı seçmeyi öğrenirsek o zaman tam anlamıyla huzurla dolacağız.Riyakarlık, çok bilmişlik, misyonerlik bunların hepsinden nefret ediyorum. Ayrıca misyonerliği sadece hristiyanlar değil müslümanlar da yapıyor hatta bazen insanı zıvanadan çıkarıyorlar. Yoruyorsunuz insanı yaa. Ateistinden tutun müslümanına şuan her türlü insandan usanmış durumdayım, bu usanmışlık sadece dini bakımdan değil siyasi ya da hayati her türlü görüşte saygısız herkesten usandım. Saygılı kim varsa onlar bulsun beni bir lütfen.
"Topuz mu yapıyormuş? Ama Peygamber Efendimiz demiş ki..." 
"Şöyle mi inanıyormuş? Ama yanlış inanıyor, aslında şöyle..."
"Sen şu konuda yanlış düşünüyorsun arkadaşım, cehennemde yanmanı istemiyorum..."
"Çarşaf giymeyenlerin hepsi yanacak."
"Eşarp takmayanların hepsi yanacak."
"İsa'nın Tanrı olduğuna inanmayanlar cehennemlik."
"Gıybet en büyük günah."(Emin olun bu lafı ağzında sakız yapan kişiler zaten en büyük gıybetseverlerdir.)
"Hoca efendimiz diyorki..."
"Tasavvufa göre..."
"Mevlana demişki..."
"Falancanın rivayet ettiği hadise göre..."
"Müslümanların hepsi koyun."
"Hristiyanların hali komedi."
"Sana ateizmi anlatayım bak biraz."
"Atatürk'e sevmeyenler ölsün."
"Tayipcilerin hepsi salak."
"Kemalistler gavur."
TIRIVIRI TIRIVIRI TIRIVIRIVIRIVIRI
Gerçekten yoruldum bunlar ve bunların türevi aynı temele yatan cümlelerden. Eskiden insanlara doğruyu yaymalıyım diye düşünürdüm ama birkaç sene evvel farkettim ki bu dünya da herkes kendi inandığını doğru kabul ediyor ve herkesin inancı kendi aklında mantıklı dayanaklara dayanıyor. Bende bu durumu kabullendim ve kimse bana sormadığı sürece inancımı yaymaya çalışmadım ve çalışmıyorum; benim doğrularım bana onların doğruları onlara dedim, diyorum(bazen bu dediğimi sağlamakta zorlansam da). Ancak insanlar yapmıyorlar bunu. Tek yapmaları gereken başkasının düşüncesine saygı duyup susmak ama susamıyorlar arkadaş! Herkes çok biliyor, herkes en doğruyu biliyor. Yeter be! Anladık iyiliğimi istiyorsunuz, cehennem ataşlarında derimin siyaha bürünmesini istemiyorsunuz ya da aklın doruklarına ulaşmamı istiyorsunuz ama ben kendimi sizin beni düşündüğünüz kadar düşünemiyor muyum sizce? Ha ayrıca birde şu tarz insanlar var; ordan buradan dinledikleriyle kendini inançlı sanan(neye inanıyorsa ona, islamı kastetmiyorum sadece.), araştırmaya erinip başkasının araştırdığını sanki kendi araştırması gibi kullanan. Sadece onlara saygı duymuyorum çünkü benim gözümde ottan farksızlar. Evet, bu grup arasında çok sevdiğim yakınım insanlar var ama gerçekten ne zaman benim inancımı eleştiriyorlar, işte o zaman sinirlerim tepeme çıkıyor.
Haa bir gruptan daha bahsetmek istiyorum. Bu grup yukarıdaki saygısız gruba benziyor baya, aslından ayrı grup olarak adlandırmaya bile gerek yok çünkü bu grup yukarıdaki gruptakilerin hemen hemen hepsinde olan bir özelliği barındırıyor. Nasıl inandığınızı tahmin ediyor ya da bazı şüpheleri olyor bu sebeple yüzünüze yüzünüze sorular yöneltip sizi zor durumda bırakıyorlar. Bu zor durum şöyle: Karşıdakine inanışınızı anlatacak olsanız bile anlamayıp bide anlamadığıyla kalmayarak orada burada sizi kendi yorumlarıyla anlatacağını biliyorsunuz ve bu sebeple daha başında kendinizi anlatmak istemiyorsunuz. Dedim ya yukarıdaki grup işte neredeyse.
Daha nereye kadar tahammül edebilirim bilmiyorum. Üniversitede de bu bahsettiğim grupların okumuş ya da okuyan tayfasıyla karşılaşacağıma yüzde yüz eminim. Tek dileğim aralarında benim doğrularıma yakın doğrulara sahip kimselerle de tanışmak.
------------
Gerçekten tek derdim üniversite sınavı olsa belki kaldırabilirim ama o kadar çok şey var ki kafamda, o kadar olay oluyorki etrafımda; başım dönüyor, midem bulanıyor. Bütün sene uğraştığım sıkıntıları ve halen uğraşmakta olduklarımı düşünüyorumda... Sadece derin bir OF çekiyorum ve geri dönüyorum bütün hepsinin içine. 
Kendinize iyi bakın...
Öyle İşte...

Ömrümü Yedin ÖSYM

Birkaç yazı önce bahsettiğim kusma hissi tekrar başladı. Şu sınav bir şekilde geçse rahatlayacağım. İyi bir şekilde geçmesini istiyorum ama bir an önce de geçsin istiyorum. İkisi bir arada çok zormuş gibi gözüküyor nedense. Evet, 2 gün kaldı ama bu 2 gün bana hem çok kısa hem de senelermiş gibi uzun.
Evet. Ne demiştik? Kusmak istiyorum...

14 Haziran 2015 Pazar

Orta Şekerli (eski tatil fotoğraflarıyla bezenmiş durum bildirimi)

Yazıya resim aramaya üşendim ve geçen sene çıktığımız tatilin yayınlamayı unuttuğum resimleriyle süsleyeyim yazımı dedim. Hem içiniz açılır. Şahsen benim canım deli gibi tatil çekti şuan :( (Resimleri daha çok büyütmek isterseniz üstüne tıklayın.)
(Tatilimizde Antalya'dan başlayıp sahil yolunu izleyerek Aydın'a kadar gitmiştik. Tam anlamıyla gittiğimiz şehirleri gezemedik ama. Bence her seferinde bir şehre gidip adamakıllı gezmek daha iyi oluyor. Bir dahaki tatili o şekilde planlamayı düşünüyoruz.)
(Bu iki resim Antalya-Manavgat Şelalesi'nden)
Matematik sınavım süper geçti demek isterdim ama çok zordu sınav yaa~~ Elimden geleni çözebildiğimi yaptım yani. Fen sınavına henüz bir hafta var. Elimden geleni yapacağım!(Yorumlarda çalışma tavsiyesi ya da "olsun, seneye daha çok çalışırsın" tarzı bir şey görmek istemiyorum, lütfen. Bu lafları (çevremden)o kadar çok duydum ki ben kendim için bu cümleleri kullanmadan kimsenin benim adıma teselli de bulunmasını istemiyorum. Kendime güveniyorum ve halen şansım var bir şeyleri başarabilmek için.)
 (Teknedeki köpeği gördünüz müüü :3 )
 (Bizim evdeki herkeste acayip tekne merakı var. Dosyamda kaç tane tekne resmi vardı yahu :D İnşaallah bizde alırsak, kesinlikle tekne ehliyeti alacağım :) )
(Yukarıdaki 3 resim de Antalya ama yerin ismini unuttum :/ Ayrıca kedi tabelası çok hoş değil mi :) Kedi evi vardı az ilerisinde. Dev bir kedi kulübesi ^^ )
Bu sene baştan sona benim için oldukça zor bir seneydi; o kadar şey üst üste geldi ki. Bu seneyi beklemiş resmen herkes... Bir ara altından kalkamayacağımı düşündüm ama bakın halen yaşıyorum :D Şuan gülmesi ne kadar kolay anlatamam :) Bir sürü ders çıkardım kendime yaşadıklarımdan ve umarım bir daha bu tarz şeylerle karşılaşmam ama karşılaşırsam da baş etmesi daha kolay olur(inşaallah).
 (Antalya-Kemer deki bir otel. En işlek zamanda bile oldukça uygun bir fiyatı vardı. Görevlileri baya ilgiliydi. Çok büyük beklentilere girmeden kısa süreli konaklamalar için oldukça hoş bir oteldi bence. Otelin müşterileri ağırlıklı olarak Almandı. Hani hep derler ya kültürlere göre davranışlar değişir diye: Alman bir kadın kahvaltıda orta yerde sünkürünce şoka girmiştim :D )
 (Safarici turistler :P :D Yine Antalya)
(Tekneler için petrol istasyonu. İlk defa gördüğüm için çok şaşırmıştım. Çok hoşuma gitti ama :D Şehri hatırlamıyorum.)

Bugün matematik sınavından sonra ingilizce sınavı vardı. Annemin ısrarıyla bütün sınavlara kayıt yaptırdığım için giriverdim sınava. Hiç çalışmadan girmiş olmama rağmen fena değildi. 46 soru yapabildim, diğer sorular fazla bilmediğim kelimelerle doluydu. Sınavın zor olduğunu duymuştum ama bu kadar ileri seviye ingilizce isteyeceğini tahmin etmemiştim. En rahat çözdüğüm kısım da tabiki çeviri yapılan kısımdı. Hatta Türkçe'den İngilizce'ye çevirmemizi istedikleri bölümde bir metin benim için oldukça manalı. Daha önce matematik hocam benim için içsel zekaya sahip olduğumu söylemişti. Sınavdaki metin ise "İçsel zekaya sahip kimseler kendilerini anlama ve kendi eksiklerinin farkına varmak konusunda oldukça yetkindirkler.". O zaman hocamın ne demek istediğini tam anlayamamıştım ama şuan daha iyi anlıyorum. Hocam cidden beni çok iyi anlıyor :)

(Muğla'daki çok hoş bir restorant: oğlak etinden yaptıkları yemekleri oldukça beğenmiştik. Fiyatı biraz tuzlu haberiniz olsun, belki bizim aile biraz büyük olduğu için yüksek tutmuş da olabilir. Bak şüpheye düştüm şimdi :D İsmi için aşağıdaki resme buyrun.)

Liseyi bitirmiş olmak çok garip geliyor. Daha dün gibi lisenin ilk gün stresi ve lise boyunca yaşadıklarım(Lisenin ilk günü yazısı için tık tık )(Lise hakkındaki ilk yorumum için tık tık ) Üniversiteye geçecek olmak beni epey heyecanlandırıyor ve açıkçası biraz korkutuyor ama hayatta bilmediğimiz her yeni şey için zaten korku duymaz mıyız. Acısıyla tatlısıyla bir şekilde bitti lise. Şuan yapmam gereken başlıca şey cumartesi günki sınava çok iyi hazırlanmak ve üniversiteyi kazanmak. Hadi kolay gelsin bana :) Dualarınızı eksik etmeyin lütfen :))

 (En güzelleri sona sakladım: Bodrum. Bodrum'un insanlarını bilmem ama evleri, mavi pencereleri ve kapıları, çarşısı çok hoşuma gitti :) )
(Sergül Abla'nın bloğunu(bloğu için tık tık ) okuyanlar bilir Japonya'da restorantların girişinde yemeklerin maketleri bulunur. Bodrum'da bu maketleri görünce bayıldım resmen. Gerçek gibiler ama değil mi? )
(Biraz rahatsız edecek sizi ama yakından da görün istedim :D Maketleri mıncıkladım merak etmeyin gerçek değiller :D )


Öyle İşte ^^

10 Haziran 2015 Çarşamba

Doğru Konuşan Charlie

(Ayna benim en iyi arkadaşımdır, çünkü ben ağladığımda o asla gülmez.)
Kusmak istiyorum ama aşırı yemekten ya da hastalandığımdan falan değil. Kusmak istiyorum işte...

6 Haziran 2015 Cumartesi

Maybe I'm Insane

Göz kuruluğundan dolayı yine gözlerim iltihap kaptı.
Hapşırıp duruyorum. Alerji hapımı kullanmıyorum çünkü deli gibi uyku yapıyor.
---Hastalıkları çözmek yerine yatıştıran doktorların kapasına çatal saplamak istiyorum.
Yıkıcı eleştirilerden sıkıldım
---Yıkıcı eleştirilerin beni çalışmaya iteceğini düşünen insanlara bir posta dayak atmak istiyorum. Hem uyumalarına yardımcı da olurum.
Bu arada: