Bu güzel için Şeyma'ya teşekkürlerimi sunuyorum :)) (Şeyma'nın bloğu için tık tık ) (Mimlediği mim yazısı için tık tık )
Masal kitabımın sayfaları yırtıldı ve kayboldu. Yırtılan sayfalardan bulduklarımı sizinle paylaşmak istiyorum :)
Yazılarımı okuduktan sonra yorum yapmayacak olsan bile yazımın hemen altındaki "okundu" butonunu işaretle olur mu :)
29 Aralık 2013 Pazar
28 Aralık 2013 Cumartesi
İçinizdeki Vasfiye Teyze'ye Bir Sus Deyin :) (Bloğum 4 yaşındaaa~~)
Bloğum 4. yaşında. E artık büyüdüğüne göre geçen yılki gibi cıvık cıvık bir yazı yerine oturaklı bir yazı yazayım dedim diyeceğim ama inanasınız bile gelmez herhalde :D Tamam giflerle doldurup hareketli bir şarkı eklemiycem ama kısa bir yazıyla 4. yaş günü işinide halletmiş olucağım(ki zaten birkaç saatle yaş günü olayınıda kaçırdım maalesef :D ).
İçinizdeki Vasfiye Teyze'ye bir sus deyin. Vasfiye Teyze'yi bilmeyenler için anlatayım: Yalan Dünya dizisinde sürekli negatif şeylerden bahsedip insanın hayat enerjisini emen bir karakter nam-ı diğer "enerji vampiri Vasfiye". Buyrun Vasfiye Teyze'den kısa bir kesit(Lafını söyler söyler sonrada çarpıtır. İzleyince Ne demek istediğimi daha iyi analayacaksınız :) )

-Bak şu konuda bir araştırma yaptım, çok ilginç bilgiler buldum.
-Ayy~ Sende hep araştırma yapıyorsun. Hayır, araştırınca eline ne geçiyor ki.
-Yani, şey.. Genel kültür?~~#/%&
Eror veren beyniniz yavaş yavaş o kıvılcımı tutuşturur:
-Hakkaten yaa araştırıp ne yapıcam ki sanki, aslında daha önemli şeylerde var, ay boşu boşuna vakit kaybettim v.s. v.s. NE ÇEKTİM BEE!
Dimi ama :D Bu oldukça basit bir örnek, milletin çaktığı Vasiye kıvılcımlarını tutuşturmakta üstümüze yok doğrusu :) Yapmayalım şunu lütfen. Milletin işine karışıp hevesli olduğu işleri "pfft" diye söndürmeye gerek yok sanırım, kendi heveslerimizi, amaçlarımızı ya da yaptıklarımızıda aynı şekilde söndürmeye gerek yok :) Sonra "NE ÇEKTİM BE BEEEN.." deyip duruyoruz :)
Hişttt! Vasfiyeler, susun hele bi!
.gif)
Not: Bloğumun 4. yaşı kutlu olsuuuun~~
.gif)
Alakasız Not: Şimdi bu yazıyı yazdıktan sonra söylenmek olmaz ama yazmadan edemiyeceğim hiç kusura bakmayın :) Ayyy sınıfta beni uyuz eden bir kız var, ciddi ciddi deli edicek beni. Benim özel neyim varsa araştırmaya çalışıyor yaa!! Ailevi olaylarımı bile!! SANANE KIZIIIM!! Bİ GİT BAŞIMDAN HASTA MISIN NESİN! HAYIR BEN SENLE UĞRAŞMIYORUM, DERDİN NE BENİMLE! Hayır, benim Vasfiyelerimden birisi o kız bundan kesinlikle eminim. Ben onun hakkında istemeden birkaç şey öğrendim ama söyledim mi kimseye!? Onun benim bildiğimden haberi bile yok. Ayıp be...
Etiketler:
blog,
dün gibi,
hanao miyazaki,
vasfiye,
vasfiye teyze,
yalan dünya,
yıl dönümü
24 Aralık 2013 Salı
Çok Mu Ütopik/Çok Mu Karamsar... #2 (Yoruldum...)
Yoruldum; pek çok şeyden. Haksızlık yapan hocalarımdan; panikleyip hata yapan ve hata yaptıktan sonra etrafa suç atan(dışarıya vurmasamda içimden) kendimden; sürekli hatırlayıp durduğum vefat eden dedem için üzülmekten ve yakınlarımı kaybetme korkumdan...
Sık sık yaptıklarımı düşünürken "ilerde böyle böyle yaptım derim" diye düşünüp duruyorum kendi kendime. Bunu yaparken birşeyi unutuyorum asıl önemli olanın şimdi olduğunu; şuan yaptıklarım beni nasıl hissettiriyor?... Belki sürekli içimde barındırdığım gelecek kaygısından kaynaklı bu bilmiyorum. Bu kaygımın nedeni; ileride de şimdi olduğu gibi zorla çalışmak istemiyorum bu sebeple sevebileceğim mesleğin üniversitesini okumak istiyorum ama bu üniversiteyi kazanmak içinse şuanki derslerimi çalışmak zorundayım. Şuanki derslerimi çalışayım tamam diyorum ama çalışıyorum çalışmasınada birkaç hocaya soru götürdüğümde beni aptal yerine koyuyorlar ya; o kadar bıktım ki bu histen(üstelik ne anlama kıtlığı çekiyorum ne de konu eksiğim var, bazı hocalar benim kesinlikle anlayamayacağımı düşünürek anlatıyor ve sırf bu sebeple bazen anlayamıyorum. Sorunun açıklamasını dinlerken 50 defa "anlamadın mı?" sorusunu duysanız dinleyebilir misiniz siz o cevabı?). Özellikle matematikçi. Nefret ediyorum o adamdan. Hayatı boyunca yanlızca ekonomik kaygı taşıyacak ve hiçbir öğrencinin gerçekten sevebileceği bir hoca olamayacak bir insan işte o. Ama bu hocanın yanında o kadar kıymetli ve değerli iki hocam var ki. Hele o iki hocamdan birisinin annesi ve babası geçen hafta 2 gün arayla vefat etti... Baş sağlığı için hocamı aradığımda ne diyeceğimi bilemedim; sesi çok kötü geliyordu. (Hocam bloğumu bilmiyorsunuz ama tekrar Allah rahmet eğlesin.)
Şu ara boğazıma oturan bir öküz var. Bu öküzünde beslendiği pek çok neden var ama malum hayatım okulda geçtiğinden dolayı en çok hocalardan besleniyor. Bilmiyorum öğretmen olmak isteyen ya da öğretmen olan var mı şuan bu yazıyı okuyanlar arasında. Eğer varsa küçük bir rica da bulunmak istiyorum sizden. Öğrencilerinize önyargıyla yaklaşmayın, size yağ çeken yağcılar için ayrımcılık yapmayın, maaşınız çok olsun diye eğitim kalitenizde düşüş yapmayın ya da başka öğrencilerin haklarını gasp etmeyin. Tamam belki geçindirmeniz gereken bir aileniz vardır ya da kendinizce haklı olabilecek başka nedenler ama bu bir öğrencinin dengesini bozmaya değmez, gerçekten... O değerli iki hocamın birisi 40 yıllık diğeri 22 yıllık öğretmen ve ikisinden de o kadar değerli şeyler öğrendim ki(dersi saymadan söylüyorum ama ikiside mesleğinin ehli öğretmenler). İkisine de ne kadar teşekkür etsem az. Öğrencilerin sevgisini kazanmak yerine parayı seçen okuduğum okuldaki hocalar için aynı şeyi kesinlikle söyleyemem(umurlarında olsun ya da olmasın banane). Durumun ne kadarının farkındalar bilemiyorum ama pek farkında olduklarını sanmıyorum...
Sık sık yaptıklarımı düşünürken "ilerde böyle böyle yaptım derim" diye düşünüp duruyorum kendi kendime. Bunu yaparken birşeyi unutuyorum asıl önemli olanın şimdi olduğunu; şuan yaptıklarım beni nasıl hissettiriyor?... Belki sürekli içimde barındırdığım gelecek kaygısından kaynaklı bu bilmiyorum. Bu kaygımın nedeni; ileride de şimdi olduğu gibi zorla çalışmak istemiyorum bu sebeple sevebileceğim mesleğin üniversitesini okumak istiyorum ama bu üniversiteyi kazanmak içinse şuanki derslerimi çalışmak zorundayım. Şuanki derslerimi çalışayım tamam diyorum ama çalışıyorum çalışmasınada birkaç hocaya soru götürdüğümde beni aptal yerine koyuyorlar ya; o kadar bıktım ki bu histen(üstelik ne anlama kıtlığı çekiyorum ne de konu eksiğim var, bazı hocalar benim kesinlikle anlayamayacağımı düşünürek anlatıyor ve sırf bu sebeple bazen anlayamıyorum. Sorunun açıklamasını dinlerken 50 defa "anlamadın mı?" sorusunu duysanız dinleyebilir misiniz siz o cevabı?). Özellikle matematikçi. Nefret ediyorum o adamdan. Hayatı boyunca yanlızca ekonomik kaygı taşıyacak ve hiçbir öğrencinin gerçekten sevebileceği bir hoca olamayacak bir insan işte o. Ama bu hocanın yanında o kadar kıymetli ve değerli iki hocam var ki. Hele o iki hocamdan birisinin annesi ve babası geçen hafta 2 gün arayla vefat etti... Baş sağlığı için hocamı aradığımda ne diyeceğimi bilemedim; sesi çok kötü geliyordu. (Hocam bloğumu bilmiyorsunuz ama tekrar Allah rahmet eğlesin.)
Şu ara boğazıma oturan bir öküz var. Bu öküzünde beslendiği pek çok neden var ama malum hayatım okulda geçtiğinden dolayı en çok hocalardan besleniyor. Bilmiyorum öğretmen olmak isteyen ya da öğretmen olan var mı şuan bu yazıyı okuyanlar arasında. Eğer varsa küçük bir rica da bulunmak istiyorum sizden. Öğrencilerinize önyargıyla yaklaşmayın, size yağ çeken yağcılar için ayrımcılık yapmayın, maaşınız çok olsun diye eğitim kalitenizde düşüş yapmayın ya da başka öğrencilerin haklarını gasp etmeyin. Tamam belki geçindirmeniz gereken bir aileniz vardır ya da kendinizce haklı olabilecek başka nedenler ama bu bir öğrencinin dengesini bozmaya değmez, gerçekten... O değerli iki hocamın birisi 40 yıllık diğeri 22 yıllık öğretmen ve ikisinden de o kadar değerli şeyler öğrendim ki(dersi saymadan söylüyorum ama ikiside mesleğinin ehli öğretmenler). İkisine de ne kadar teşekkür etsem az. Öğrencilerin sevgisini kazanmak yerine parayı seçen okuduğum okuldaki hocalar için aynı şeyi kesinlikle söyleyemem(umurlarında olsun ya da olmasın banane). Durumun ne kadarının farkındalar bilemiyorum ama pek farkında olduklarını sanmıyorum...
Şu aralar kesin olarak farkında olduğum birkaç şey var:
Rahatlamaya ihtiyacım var,
Aileme daha iyi davranmaya ihtiyacım var(sinirlerim yıpranınca en kolay onlara çatıyorum çünkü...),
Daha pozitif düşünmeye ihtiyacım var ve
Daha çok dua etmeye ihtiyacım var...
Öyle işte...
22 Aralık 2013 Pazar
Pek Bir Otantik Ev: Ananemgil :) #2
Annem diyor ki "iyi malzeme ettin sen ananeni" :)
Ananemi konu eden yazılar yazmayı seviyorum, aslında bahsettiğim şeyler onun için alelade şeyler ama ben çok seviyorum. Sizde seviyorsunuzdur umarım bu tip yazıları :)
Anane! Teyzem sana yazılarımı okuyorsa halen, buradan da söylüyeyim "ÇOK SEVİYOM SENİ KIIIZ!" :)
Ananemgile kuzenim(ve çocukları), teyzem ve bizim ev gittiğimiz bir günden birkaç foto var şimdi :)
Ananemgile gittiğimde mesela çok çikolata yiyorum :)
Soldaki pirinç patlaklı çikolata, ortadaki choklets(bir yazımda bahsetmiştim tık tık ), sağdaki de milkanın çikolatası.
Telefondaki çizgi film ayarından geçmiş çikolatalar :)
Daha önce de söylemiştim, ananemgil de her zaman bir Almanya esintileri var. Sıradaki resim onlar Almanya da iken aldıkları bir kurabiye kutusu :)
Ev yapımı yufkayı bileniniz var mı? Burada ona şebit denir :) Ben ev yapımı yufkayı çok severim, hele bide kuru halini cips gibi yemeyi daha çok severim :)
(Nam nam nammm~~ *-* )
Ekşi, minik bahçe elmaları :)
İğde, Konya dışında pek bilinmiyor sanırım. İğdeyi çok severim, ananemgilin evinin hemen yanında da kocaman bir iğde ağacı var. Hatırlıyorum ben küçükken dedem kaç defa bu ağacın dallarını budamıştı :)
Ve tabiki kediler. "Kedi cenneti" ananemgilin bahçesinin diğer adı :D Zaten bu bahçedeki kediler sayesinde oluştu bizim evdekilerin kedi sevgisi :) En son 8-9 tane kedi vardı :)
(Yürüyen Şato'daki Sophi Nine'yi aynı ananeme benzetiyorum yaa :) )
Öyle İşte... :)
Etiketler:
anane,
anı,
dayı,
dede,
kedi,
otantik,
sophi nine,
şebit,
yufka,
yürüyen şato
2 Aralık 2013 Pazartesi
Kaçak Zen'den Haberler :P
Şöyle son birkaç günü özetleyip kaçıcam ben :)
- Perşembe günü bütün gün kitap okudum ve bitrdim kitabımı nihayet ve kitap çok güzeldi :) Yanlız söylemem gerekir ki birkaç hoş olmayan bölüm var, bide kitabın ilk başında olan olaylarla sonunda olan olaylar çok alakalı değil birbiriyle ama yinede kitap harika bence :) (Grange - Kaiken)
- 2 gün ananemgilde kaldık. Tavuklara yem verip yumurta var mı diye bakıcaktım resmen tavuklar imtihanım oldu yahu. Önce önlerine kaçmasınlar diye engel koymayı unutmuşum onun için kovaladım, sonra engeli aştıkları için kovaladım ve bu birkaç defa oldu. Ananem balkondan "Boşver kaçsalarda geri dönüyorlar" demese daha uğraşıcaktım tavuklarla. Hayır varya kümesten bir tedirgin çıkışları var, o kadar komik ki :D Ananemgilin evi hakkında yeni bir yazı daha gelicek sanırım yakında :)
- Pazar günü temizlik yapıp fizik çalıştım, misafir geldi yanlarına da çıkamadım. Ne bileyim okulda fazla insan içinde olunca insan misafir görmek istemiyor yaa :D
Okulda beni uyuz eden, sürekli bana laf atan kızlar var. Ayyy Allah'ım nasıl umursamıyorum onları nasıl umursamıyorum. Bana laf atıyor uyuz, ben dönüp suratına bile bakmıyorum :D Şimdi de iyi davranmaya başladılar hafiften ama ben yemem öyle yanlacıktan iyi tavırları canııım :D
Bakın ne buldum :D Okul günlerinde acele çıkıcağımda ayak üstü karnını doyuran kendimi anımsadım(atıştırmıyorum, karnımı doyuruyorum :D )(Marge, kahvaltı için vaktim yok. Bana sadece bir muz ver.)(Ayrıca telefondan yazıcağım yazılarda renkli ve kalın karakter kullanamıycam galiba, çok uzun sürüyor yahu. Bu yazıyı telefondan yazmadım ama telefondan yazı paylaşmak daha pratik olur diye söylüyeyim dedim :) )
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)