Bu güzel için Şeyma'ya teşekkürlerimi sunuyorum :)) (Şeyma'nın bloğu için tık tık ) (Mimlediği mim yazısı için tık tık )
Masal kitabımın sayfaları yırtıldı ve kayboldu. Yırtılan sayfalardan bulduklarımı sizinle paylaşmak istiyorum :)
Yazılarımı okuduktan sonra yorum yapmayacak olsan bile yazımın hemen altındaki "okundu" butonunu işaretle olur mu :)
29 Aralık 2013 Pazar
28 Aralık 2013 Cumartesi
İçinizdeki Vasfiye Teyze'ye Bir Sus Deyin :) (Bloğum 4 yaşındaaa~~)
Bloğum 4. yaşında. E artık büyüdüğüne göre geçen yılki gibi cıvık cıvık bir yazı yerine oturaklı bir yazı yazayım dedim diyeceğim ama inanasınız bile gelmez herhalde :D Tamam giflerle doldurup hareketli bir şarkı eklemiycem ama kısa bir yazıyla 4. yaş günü işinide halletmiş olucağım(ki zaten birkaç saatle yaş günü olayınıda kaçırdım maalesef :D ).
İçinizdeki Vasfiye Teyze'ye bir sus deyin. Vasfiye Teyze'yi bilmeyenler için anlatayım: Yalan Dünya dizisinde sürekli negatif şeylerden bahsedip insanın hayat enerjisini emen bir karakter nam-ı diğer "enerji vampiri Vasfiye". Buyrun Vasfiye Teyze'den kısa bir kesit(Lafını söyler söyler sonrada çarpıtır. İzleyince Ne demek istediğimi daha iyi analayacaksınız :) )

-Bak şu konuda bir araştırma yaptım, çok ilginç bilgiler buldum.
-Ayy~ Sende hep araştırma yapıyorsun. Hayır, araştırınca eline ne geçiyor ki.
-Yani, şey.. Genel kültür?~~#/%&
Eror veren beyniniz yavaş yavaş o kıvılcımı tutuşturur:
-Hakkaten yaa araştırıp ne yapıcam ki sanki, aslında daha önemli şeylerde var, ay boşu boşuna vakit kaybettim v.s. v.s. NE ÇEKTİM BEE!
Dimi ama :D Bu oldukça basit bir örnek, milletin çaktığı Vasiye kıvılcımlarını tutuşturmakta üstümüze yok doğrusu :) Yapmayalım şunu lütfen. Milletin işine karışıp hevesli olduğu işleri "pfft" diye söndürmeye gerek yok sanırım, kendi heveslerimizi, amaçlarımızı ya da yaptıklarımızıda aynı şekilde söndürmeye gerek yok :) Sonra "NE ÇEKTİM BE BEEEN.." deyip duruyoruz :)
Hişttt! Vasfiyeler, susun hele bi!
.gif)
Not: Bloğumun 4. yaşı kutlu olsuuuun~~
.gif)
Alakasız Not: Şimdi bu yazıyı yazdıktan sonra söylenmek olmaz ama yazmadan edemiyeceğim hiç kusura bakmayın :) Ayyy sınıfta beni uyuz eden bir kız var, ciddi ciddi deli edicek beni. Benim özel neyim varsa araştırmaya çalışıyor yaa!! Ailevi olaylarımı bile!! SANANE KIZIIIM!! Bİ GİT BAŞIMDAN HASTA MISIN NESİN! HAYIR BEN SENLE UĞRAŞMIYORUM, DERDİN NE BENİMLE! Hayır, benim Vasfiyelerimden birisi o kız bundan kesinlikle eminim. Ben onun hakkında istemeden birkaç şey öğrendim ama söyledim mi kimseye!? Onun benim bildiğimden haberi bile yok. Ayıp be...
Etiketler:
blog,
dün gibi,
hanao miyazaki,
vasfiye,
vasfiye teyze,
yalan dünya,
yıl dönümü
24 Aralık 2013 Salı
Çok Mu Ütopik/Çok Mu Karamsar... #2 (Yoruldum...)
Yoruldum; pek çok şeyden. Haksızlık yapan hocalarımdan; panikleyip hata yapan ve hata yaptıktan sonra etrafa suç atan(dışarıya vurmasamda içimden) kendimden; sürekli hatırlayıp durduğum vefat eden dedem için üzülmekten ve yakınlarımı kaybetme korkumdan...
Sık sık yaptıklarımı düşünürken "ilerde böyle böyle yaptım derim" diye düşünüp duruyorum kendi kendime. Bunu yaparken birşeyi unutuyorum asıl önemli olanın şimdi olduğunu; şuan yaptıklarım beni nasıl hissettiriyor?... Belki sürekli içimde barındırdığım gelecek kaygısından kaynaklı bu bilmiyorum. Bu kaygımın nedeni; ileride de şimdi olduğu gibi zorla çalışmak istemiyorum bu sebeple sevebileceğim mesleğin üniversitesini okumak istiyorum ama bu üniversiteyi kazanmak içinse şuanki derslerimi çalışmak zorundayım. Şuanki derslerimi çalışayım tamam diyorum ama çalışıyorum çalışmasınada birkaç hocaya soru götürdüğümde beni aptal yerine koyuyorlar ya; o kadar bıktım ki bu histen(üstelik ne anlama kıtlığı çekiyorum ne de konu eksiğim var, bazı hocalar benim kesinlikle anlayamayacağımı düşünürek anlatıyor ve sırf bu sebeple bazen anlayamıyorum. Sorunun açıklamasını dinlerken 50 defa "anlamadın mı?" sorusunu duysanız dinleyebilir misiniz siz o cevabı?). Özellikle matematikçi. Nefret ediyorum o adamdan. Hayatı boyunca yanlızca ekonomik kaygı taşıyacak ve hiçbir öğrencinin gerçekten sevebileceği bir hoca olamayacak bir insan işte o. Ama bu hocanın yanında o kadar kıymetli ve değerli iki hocam var ki. Hele o iki hocamdan birisinin annesi ve babası geçen hafta 2 gün arayla vefat etti... Baş sağlığı için hocamı aradığımda ne diyeceğimi bilemedim; sesi çok kötü geliyordu. (Hocam bloğumu bilmiyorsunuz ama tekrar Allah rahmet eğlesin.)
Şu ara boğazıma oturan bir öküz var. Bu öküzünde beslendiği pek çok neden var ama malum hayatım okulda geçtiğinden dolayı en çok hocalardan besleniyor. Bilmiyorum öğretmen olmak isteyen ya da öğretmen olan var mı şuan bu yazıyı okuyanlar arasında. Eğer varsa küçük bir rica da bulunmak istiyorum sizden. Öğrencilerinize önyargıyla yaklaşmayın, size yağ çeken yağcılar için ayrımcılık yapmayın, maaşınız çok olsun diye eğitim kalitenizde düşüş yapmayın ya da başka öğrencilerin haklarını gasp etmeyin. Tamam belki geçindirmeniz gereken bir aileniz vardır ya da kendinizce haklı olabilecek başka nedenler ama bu bir öğrencinin dengesini bozmaya değmez, gerçekten... O değerli iki hocamın birisi 40 yıllık diğeri 22 yıllık öğretmen ve ikisinden de o kadar değerli şeyler öğrendim ki(dersi saymadan söylüyorum ama ikiside mesleğinin ehli öğretmenler). İkisine de ne kadar teşekkür etsem az. Öğrencilerin sevgisini kazanmak yerine parayı seçen okuduğum okuldaki hocalar için aynı şeyi kesinlikle söyleyemem(umurlarında olsun ya da olmasın banane). Durumun ne kadarının farkındalar bilemiyorum ama pek farkında olduklarını sanmıyorum...
Sık sık yaptıklarımı düşünürken "ilerde böyle böyle yaptım derim" diye düşünüp duruyorum kendi kendime. Bunu yaparken birşeyi unutuyorum asıl önemli olanın şimdi olduğunu; şuan yaptıklarım beni nasıl hissettiriyor?... Belki sürekli içimde barındırdığım gelecek kaygısından kaynaklı bu bilmiyorum. Bu kaygımın nedeni; ileride de şimdi olduğu gibi zorla çalışmak istemiyorum bu sebeple sevebileceğim mesleğin üniversitesini okumak istiyorum ama bu üniversiteyi kazanmak içinse şuanki derslerimi çalışmak zorundayım. Şuanki derslerimi çalışayım tamam diyorum ama çalışıyorum çalışmasınada birkaç hocaya soru götürdüğümde beni aptal yerine koyuyorlar ya; o kadar bıktım ki bu histen(üstelik ne anlama kıtlığı çekiyorum ne de konu eksiğim var, bazı hocalar benim kesinlikle anlayamayacağımı düşünürek anlatıyor ve sırf bu sebeple bazen anlayamıyorum. Sorunun açıklamasını dinlerken 50 defa "anlamadın mı?" sorusunu duysanız dinleyebilir misiniz siz o cevabı?). Özellikle matematikçi. Nefret ediyorum o adamdan. Hayatı boyunca yanlızca ekonomik kaygı taşıyacak ve hiçbir öğrencinin gerçekten sevebileceği bir hoca olamayacak bir insan işte o. Ama bu hocanın yanında o kadar kıymetli ve değerli iki hocam var ki. Hele o iki hocamdan birisinin annesi ve babası geçen hafta 2 gün arayla vefat etti... Baş sağlığı için hocamı aradığımda ne diyeceğimi bilemedim; sesi çok kötü geliyordu. (Hocam bloğumu bilmiyorsunuz ama tekrar Allah rahmet eğlesin.)
Şu ara boğazıma oturan bir öküz var. Bu öküzünde beslendiği pek çok neden var ama malum hayatım okulda geçtiğinden dolayı en çok hocalardan besleniyor. Bilmiyorum öğretmen olmak isteyen ya da öğretmen olan var mı şuan bu yazıyı okuyanlar arasında. Eğer varsa küçük bir rica da bulunmak istiyorum sizden. Öğrencilerinize önyargıyla yaklaşmayın, size yağ çeken yağcılar için ayrımcılık yapmayın, maaşınız çok olsun diye eğitim kalitenizde düşüş yapmayın ya da başka öğrencilerin haklarını gasp etmeyin. Tamam belki geçindirmeniz gereken bir aileniz vardır ya da kendinizce haklı olabilecek başka nedenler ama bu bir öğrencinin dengesini bozmaya değmez, gerçekten... O değerli iki hocamın birisi 40 yıllık diğeri 22 yıllık öğretmen ve ikisinden de o kadar değerli şeyler öğrendim ki(dersi saymadan söylüyorum ama ikiside mesleğinin ehli öğretmenler). İkisine de ne kadar teşekkür etsem az. Öğrencilerin sevgisini kazanmak yerine parayı seçen okuduğum okuldaki hocalar için aynı şeyi kesinlikle söyleyemem(umurlarında olsun ya da olmasın banane). Durumun ne kadarının farkındalar bilemiyorum ama pek farkında olduklarını sanmıyorum...
Şu aralar kesin olarak farkında olduğum birkaç şey var:
Rahatlamaya ihtiyacım var,
Aileme daha iyi davranmaya ihtiyacım var(sinirlerim yıpranınca en kolay onlara çatıyorum çünkü...),
Daha pozitif düşünmeye ihtiyacım var ve
Daha çok dua etmeye ihtiyacım var...
Öyle işte...
22 Aralık 2013 Pazar
Pek Bir Otantik Ev: Ananemgil :) #2
Annem diyor ki "iyi malzeme ettin sen ananeni" :)
Ananemi konu eden yazılar yazmayı seviyorum, aslında bahsettiğim şeyler onun için alelade şeyler ama ben çok seviyorum. Sizde seviyorsunuzdur umarım bu tip yazıları :)
Anane! Teyzem sana yazılarımı okuyorsa halen, buradan da söylüyeyim "ÇOK SEVİYOM SENİ KIIIZ!" :)
Ananemgile kuzenim(ve çocukları), teyzem ve bizim ev gittiğimiz bir günden birkaç foto var şimdi :)
Ananemgile gittiğimde mesela çok çikolata yiyorum :)
Soldaki pirinç patlaklı çikolata, ortadaki choklets(bir yazımda bahsetmiştim tık tık ), sağdaki de milkanın çikolatası.
Telefondaki çizgi film ayarından geçmiş çikolatalar :)
Daha önce de söylemiştim, ananemgil de her zaman bir Almanya esintileri var. Sıradaki resim onlar Almanya da iken aldıkları bir kurabiye kutusu :)
Ev yapımı yufkayı bileniniz var mı? Burada ona şebit denir :) Ben ev yapımı yufkayı çok severim, hele bide kuru halini cips gibi yemeyi daha çok severim :)
(Nam nam nammm~~ *-* )
Ekşi, minik bahçe elmaları :)
İğde, Konya dışında pek bilinmiyor sanırım. İğdeyi çok severim, ananemgilin evinin hemen yanında da kocaman bir iğde ağacı var. Hatırlıyorum ben küçükken dedem kaç defa bu ağacın dallarını budamıştı :)
Ve tabiki kediler. "Kedi cenneti" ananemgilin bahçesinin diğer adı :D Zaten bu bahçedeki kediler sayesinde oluştu bizim evdekilerin kedi sevgisi :) En son 8-9 tane kedi vardı :)
(Yürüyen Şato'daki Sophi Nine'yi aynı ananeme benzetiyorum yaa :) )
Öyle İşte... :)
Etiketler:
anane,
anı,
dayı,
dede,
kedi,
otantik,
sophi nine,
şebit,
yufka,
yürüyen şato
2 Aralık 2013 Pazartesi
Kaçak Zen'den Haberler :P
Şöyle son birkaç günü özetleyip kaçıcam ben :)
- Perşembe günü bütün gün kitap okudum ve bitrdim kitabımı nihayet ve kitap çok güzeldi :) Yanlız söylemem gerekir ki birkaç hoş olmayan bölüm var, bide kitabın ilk başında olan olaylarla sonunda olan olaylar çok alakalı değil birbiriyle ama yinede kitap harika bence :) (Grange - Kaiken)
- 2 gün ananemgilde kaldık. Tavuklara yem verip yumurta var mı diye bakıcaktım resmen tavuklar imtihanım oldu yahu. Önce önlerine kaçmasınlar diye engel koymayı unutmuşum onun için kovaladım, sonra engeli aştıkları için kovaladım ve bu birkaç defa oldu. Ananem balkondan "Boşver kaçsalarda geri dönüyorlar" demese daha uğraşıcaktım tavuklarla. Hayır varya kümesten bir tedirgin çıkışları var, o kadar komik ki :D Ananemgilin evi hakkında yeni bir yazı daha gelicek sanırım yakında :)
- Pazar günü temizlik yapıp fizik çalıştım, misafir geldi yanlarına da çıkamadım. Ne bileyim okulda fazla insan içinde olunca insan misafir görmek istemiyor yaa :D
Okulda beni uyuz eden, sürekli bana laf atan kızlar var. Ayyy Allah'ım nasıl umursamıyorum onları nasıl umursamıyorum. Bana laf atıyor uyuz, ben dönüp suratına bile bakmıyorum :D Şimdi de iyi davranmaya başladılar hafiften ama ben yemem öyle yanlacıktan iyi tavırları canııım :D
Bakın ne buldum :D Okul günlerinde acele çıkıcağımda ayak üstü karnını doyuran kendimi anımsadım(atıştırmıyorum, karnımı doyuruyorum :D )(Marge, kahvaltı için vaktim yok. Bana sadece bir muz ver.)(Ayrıca telefondan yazıcağım yazılarda renkli ve kalın karakter kullanamıycam galiba, çok uzun sürüyor yahu. Bu yazıyı telefondan yazmadım ama telefondan yazı paylaşmak daha pratik olur diye söylüyeyim dedim :) )
17 Kasım 2013 Pazar
Veda Değil
Meraba okur. Blog konusunda bir iki şey diyip gidicem de.
Kendimi derslere daha fazla vermem gerektiği için pek blog okuyabileceğimi sanmıyorum. Yazmak istediğim bir sürü yazı ve eklemek istediğim bir sürü fotoğraf var ama ne zaman ekleyebilirim emin değilim. Blog benim için bazen ilgimi çeken şeyleri paylaşma bazen de soluklanma yeri. Ama kendimi kaptırıp fazla vakit harcayabiliyorum blog diyarında. Bu bir veda yazısı değil. Uğrayıp yazı paylaşırım yinede, çok sık olmasada. Ama fazla blog okuyabileceğimi sanmıyorum bu sebeple takibinde olduğum bloggerların haberi olsun istedim ^^
Hadi görüşürüz :)
Kendimi derslere daha fazla vermem gerektiği için pek blog okuyabileceğimi sanmıyorum. Yazmak istediğim bir sürü yazı ve eklemek istediğim bir sürü fotoğraf var ama ne zaman ekleyebilirim emin değilim. Blog benim için bazen ilgimi çeken şeyleri paylaşma bazen de soluklanma yeri. Ama kendimi kaptırıp fazla vakit harcayabiliyorum blog diyarında. Bu bir veda yazısı değil. Uğrayıp yazı paylaşırım yinede, çok sık olmasada. Ama fazla blog okuyabileceğimi sanmıyorum bu sebeple takibinde olduğum bloggerların haberi olsun istedim ^^
Hadi görüşürüz :)
9 Kasım 2013 Cumartesi
Abur-Cubur *.*
Abur-cubur u pek çok kişi gibi bende çok severim ama işte çok yiyemiyorum. Sivilce felan yapıyor, kilo aldırıyor e bide pek sağlıklı değiller bunların dışında. Neyse işte bazen içimdeki o iyi sesi dinlemeyip marketten canım ne istersen alıyorum heheh :D Heh işte bu yazıda birkaç abur-cubur çeşidinden konuşucam. Hepsi Türkiye'de pek meşhur değil ama beğendiğim için paylaşmak istiyorum :)
Sizin sevdiğiniz ya da ilginç bulduğunuz farklı abur cuburlar var mı? :)
Oreo: Kurabiyesinin tadı yanık gibi ama beğendim ben bu kurabiyeleri :) Tabi internette okuduğum kadar yere göğe sığdırılmayacak gibi bir tad değil ama hoşuma gitti benim. Migros'tan almıştım.
Hershey's "Cookies'n'Creme": Bu çikolataya bayıldım, çok güzel :) Bunu da Migros'tan almıştım. Tekrar bulamadım ama bu çeşitinden.
Açılmış hali
Choklets: Almanya'dan gelen bir akrabamızın getirdiği çikolata soslu fıstıklar. Tadı güzeldi ama ben en çok görüntüsünü beğendim :)
Ritter Sport: Metro'dan aldığım bir kutu acayip şirin çikolatacıklar. Tadları da çok güzeldi :) Pembe olan çilekli, mavi olan yaban mersinli, beyaz olan yoğurtlu. Hepsinin kremasıda yoğurtlu tabi. Kutusunu halen saklıyorum; kullanırım diye :D
Non Stop! Mini Chocolate Chip Cookies(Çikolatalı küçük kurabiyeler): Metro'dan aldım. Tadına bayıldım, kutusuna bayıldım, şekline şemaline herşeyine bayıldım. Ama bir dakka fiyatını hiç sevmedim, biraz tuzlu fiyatı..
Kurabiyeler bittikten sonra farkettim ki dışındaki kartonu çıkarınca içinden ince plastikten bir bardak varmış, yani kutunun iskeleti gibi birşey. Heh işte aldım ondan kalem kutusu yaptım, zaten ihtiyacım vardı :) Akrilikle resim çizdim üstüne.
Resmin arka tarfında aynı kurabiyeden tekrar aldığımıda görebilirsiniz :D
Kalemlik demişken okul için severek aldığım kalemliğimi de paylaşmak istiyorum :)Sizin sevdiğiniz ya da ilginç bulduğunuz farklı abur cuburlar var mı? :)
Etiketler:
abur cubur,
choklets,
hershey's,
kalemlik,
metro,
migros,
non stop,
oreo,
ritter sport
6 Kasım 2013 Çarşamba
Allah Bir Çene Vermiş...
Merhaba Okur! Nasılsın, iyisin inşaallah :) Ha, beni sorarsan çokta iyi olmadığımı düşünüyorum. Neden mi? Dur bak anlatıyorum..
Şimdi olaya ben bir hafta önceden başlıcam ama neden çünkü bir kopukluk olmasını istemiyorum. Ama asıl olay bugün oldu.
Şimdi efendim geçen hafta çarşamba günü bizim yazılı haftamız başlamış oldu. Bizim için yazılı haftası tam olarak diğer okullarla aynı olmuyor. Geçen yıl bütün sınavlar bir haftaya sıkıştırılırken bu sene; geçen hafta çarşambadan bu hafta cumaya kadar düzenli olarak yayılmış şekilde oldu bu sınav haftamız ve halen devam ediyor(ha bence bu şekilde biraz daha iyi oldu çünkü geçen sene bir gün de 2 sınav oluyorduk bir hafta içinde, ama bu yıl bir gün 1 sınav diğer gün 2 sınav şekilde oldu.) Neyse işte bütün sınıflar birbirine karıştırılarak yapılıyor yani yok öyle sınıfımda, sınıf arkadaşlarımla sınav olayım(kopya çekip sınavlarımı yükselteyim :D ), olmuyor işte :D Aslında bir bakıma iyi birşey işte yani bu durum, kopya çekicek olan yine çekiyor(kopya yazım için tık tık ) ama kendi sınıfında kopya çekmekten bambaşka bir kopya çekmek oluyor o kopya olayı(Linkteki yazıyı okuduysanız azıcık fikir edinmişsinizdir. Çok mecbur kalmadığım sürece kopya taraftarı birisi değilimdir ama diyorum ya bazen çok lazım olur ya, kopya o zamanlar için işte :D ). Herneyse işte okula yeni gelen müdür ve yeni gelen pekçok hoca kopya çektirmemek için bin bir türlü öğrenciyle baş ediyorlar ama öyle böyle değil bildiğiniz ince eleyip sık dokuyorlar ve yakaladıkları an gağdın depesine yapışdırıyorlar gırmızı ka yı(kağıdın tepesini "kırmızı k" harfi yazıyorlar :D). O "kırmızı k" harfi e-okul a geçen bir "k" harfi oluyor yani Meb'in bile sizin kopya çektiğinizi öğrenmesi oluyor ayrıcaaa kağıdınız da hoca tarafından okunmuyor(100'lük bile olsa). Yaaa işte nelerle uğraşıyorlar, hayır sorsan Meb'de ki amcaların hepsi lisede kopyanın alasını çekmiştir :D Neyse işte bugün okuldan bir kızın da kopyası yakalanmış ve kağıdına "kırmızı k" yazılmış(Niye özellikle "kırmızı k" diyorum? Çünkü müdür habire bastıra bastıra söyledi bu özelliği de ondan, gıcık oldum...) Heh işte o kız okulda baygınlık geçirdi; artık gerçek mi yalan mı bilemem ama herşeyi abartan bir kız olduğunu özellikle söylüyeyim.Tabi bugünün asıl olayı o kızın baygınlık geçirmesi değil, banane ki yalancıktan bayılmalardan :D Bugün 2 sınavımız vardı Tarih ve Fizik. Tarih sınavında tarih kağıdımın tamamını doldurdum ama bir yerde şüphe duydum, aklımda ki başka birşey de olabilir mi diye.
.gif)



Mesele, madem okuyup bir yerlere gelme niyetin yok gelme okula. Bıktım böyle insanlardan. Hayır yani insanlar için okul o kadar lüzumsuz görünüyor ki. O çok bilip konuşan ağızlarına kürekle vurmak gerek bence. Sen okumak istemiyorsan söyle babana; erkek isen sanayiye, kız isen kocaya versin de düşün bir yakamızdan.
Oh be anlatınca rahatladım cidden. Saol be bloğum ve okurum :)
Öyle işte.
Dip Not: O uyuz çocuğa isim verdim çünkü yazımı hakaret içerikli yazmak istemedim ^^
Derinliklerden Bir Not: Şu aralar fuzuli(gereksiz, luzumsuz) kelimesini kullanmayı pek sever oldum.
Ozzy Osbourne - Dreamer deyip gideyim ben ^^
29 Ekim 2013 Salı
Hayallerinle Gel~~ (Mim)
Deeptone 'a mim i için teşekkürler :)
Deeptone'un bloğu için tık tık
Deeptone'un mim yazısı için tık tık
Hayallerimle geliyorum~~ MÜZİK MAESTRO!
Benim hayallerim hep gerçekçi oluyor efenim. Ne bileyim olamayacak olsada o konu hakkında hayal kurarım işte. Eğlencelidirde hani. Çok basit geliyor belki bazen ama bir telefonun hayalini kurmak bile gayet güzel bence :) İmkansız olan şeyleri bile gayet olabilir gibi hayal etmeyi nasıl başarıyorum inanın bilmiyorum(telefondan bahsetmiyorum :D). Yani şimdi örnek vereyim diyorum aklımada birşey gelmiyor ki :D Öyle işte ya. Bazen kendimi hayallerime bilerek inandırıyorum sonra da sadece hayal oluduğuna inandırıyorum ve NOşizofreni oluyor TA DAAA :D
Haa bide bu aralar hayal gücümü geliştirmek için arayışlardayım, daha çok resim çizip daha çok kitap okuyabilirim. Fotoğraf çekmekte işe yarıyabilir tebi. Bilemem artık deneyip görücem :)
Hayal gücü insanın en büyük hazinesi bence, yoksa ne işe yarıcaz dimi :D Hayır bence hayal gücü olmayan insanlar robottan farksız. Ne bileyim insan sıkılırdı yoksa yaa...
Saçmalamaya başlamadan bu mim i burda bitirmek gerek bence :D Uhmm aklıma mimliyecek çok kişi gelmiyor ama en iyisi yeni keşfettiğim iki blogger ı mimlemek :)
Sıla Duran(bloğu için tık tık ), Efe Kızı(bloğu için tık tık )
Öyle işte :)
Etiketler:
hanao miyazaki,
hayal,
mim,
mimlenme,
mindy gledhill
27 Ekim 2013 Pazar
Çiçeek Böceeek :)
Dosya düzenlemesi yaparken bulduğum çokta eski olmayan birkaç resim çok hoşuma gitti, onları paylaşmak istedim :)
Bu çiçekler, yakın bir akrabamızın düğününde gelin arabasındaki çiçek buketinden :) Tabiki ben almadım o buketi ama resimlerini çekmeden edemedim :)
Bu çiçekler, yakın bir akrabamızın düğününde gelin arabasındaki çiçek buketinden :) Tabiki ben almadım o buketi ama resimlerini çekmeden edemedim :)
Kurabiye canavarının çiçekten yapılmış bir versiyonu gibi duruyor :D
Renkleeer :)
Gülden çok papatya severim ama bu gül o kadar güzel kii :)
Şimdi sırada böcek var :D Hakkatteen :D
Hayatımda ilk defa siyah arı gördüm ayrıca çok ürktüm yahu. Kocamandı :S
Ne çiçek ne böcek, farklı bir resmim daha var :)
Çok hoşuma gidiyor bu resim :) Böğürtlenide çileğide severim :)
Öyle çiziktirmeler işte :))
25 Ekim 2013 Cuma
Pek Bir Otantik Ev: Ananemgil :)
Bir süre önce ananemgile yatıya gitmiştik. Mümkün olsa aslında sık sık gideriz ama okul, dersler derken pek mümkün olmuyor işte. Ananemgilin evini çok seviyorum. Yaklaşık 22 yıllık bir ev içindeki eşyalar eski ama gayet sağlam ve ben eski herşeye bayılıyorum :) Ananemgil eskiden 6 yıl kadar Alamanya'da yaşamışlar; ordan getirdikleri eşyalar, sonracıma Fransa'da ve halen Alamanya'da yaşayan bazı akrabalarımızın getirdiği hediyeler derken evin ilginç olmayan yanı kalmamış yahu :D Almanya sevgim hep ananemgil sayesinde :) Tabi bizim evde de var bu otantik eşyalardan ama o kadar çok değil. Neyse iyice dağıttım konuyu, Orda kaldığımızda ananem harika kahvaltılar hazırlar hep bize :) Genelde o müthiş saç böreğinden, kömbesinden(google'den aratınca bambaşka resimeler çıkıyor, onlarla alakası yok) daha bir sürü bir sürü şey yapıyor işte :) O gün saç böreği ve bazlama yaptı işte onları gösteriyim önce size :D
Geçen gün de ananemle dayım bize yatıya geldi, tam tadında olamadı; okul olunca çok vakit geçiremedim onlarla :(
Okul demişken, testler çöz çöz bitmiyor yahu. Gelecek yıl ki sınava kadar çözüceğiz artık :D
Bu öncesi(ananem resme bakınca "hep çikinleri çıkmış, güzelleri altta kalmış" dedi ama işte çoktaan sofra aşağı resimdeki halini almıştı bile :D)
Bu da sonrasıııı :)
Bu kahvaltıdan önceki akşam dayım Fransız marka bir fıstık ezmesi gösterdi, Fransa'da ki akrabalardan hediye imiş. Buradaki fıstık ezmeleriyle karşılaştırırsak şekersiz olması hoşuma gitmedi bende üzerine şeker döküp yedim işte :) Fıstık tadı iyiydi ama :) En çok hoşuma giden yönlerinden biriside klasik konserve açıcaklarıyla açılanlardan olması ayrıca bide ambalajı :) Ambalajı ilk çıktığı zamandan beri aynı ambalajmış ve bu marka 53 yıllık felanmış sanırım :)
Önden
Uzaktan
Arkadan
Bu da içii :D
Dedim ya fıstık ezmesine bayılırım diye(helede nutella ve fıstık ezmesini aynı anda ekmeğe sürüp yesen offf :D ) aşağıda resimdeki benim aldığım fıstık ezmesi, migrosta bulmuştum :) Parçacıklı olan favorim tabiki :)
Ananemgilden son bir foto daha paylaşmam gerek, çok çok hoşuma gidiyor ilk gördüğümden beri :)
Açacaaak :D ÇOHSEL DEELMİ AMAAA :D
Öyle yani işte, seviyorum ananemgili ve eşyalar sadece bir ayrıntı çünküü orada tatlı mı tatlı bir ananem vaaar :) Dayımı da unutmamak gerek tabi, her şekilde anlaşabiliyorum onunla: kitaplar, resimler asıl ortak konularımız ayrıca :) Dedemi zaten unutamam, halen o köşesinde oturup bize seslenicekmiş gibi geliyor(Cennette kavuşuruz inşaallah dedem)...Geçen gün de ananemle dayım bize yatıya geldi, tam tadında olamadı; okul olunca çok vakit geçiremedim onlarla :(
Okul demişken, testler çöz çöz bitmiyor yahu. Gelecek yıl ki sınava kadar çözüceğiz artık :D
Zen'in ders çalışma halleri :)
Ya bunu paylaşmadan edemiycem vala, çok komiğime gitti :D Fizik kitabında yazan bir konu anlatımı ve gariban fil :D
Öyle işte~~
Etiketler:
anane,
dayı,
dede,
ev,
fıstık ezmesi,
kahvaltı,
otantik,
saç böreği,
test
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)